bir kent, ayaklanmış, yürüyor sana doğru;
onbinlerce yalnızlık... eprimiş ama kesif;
aynalar aynalardan ürker olmuşken, soru
şu: ‘ben neden, biraz tuhaf, benden daha obsessif
bir aynaya epeydir adamışım kendimi? ”
çılgın şey! Israrla beni izliyor ama,
Sazlıklardan havalanan bir ördek gibi sesin
Ürkek şaşkın kararsız duyuyorum
Ve sen bir gökkuşağı kadar güzelsin
Rengarenk ve az sonra gidecek görüyorum
Ve ben yağmurlar altında bir yolcu
Islak yorgun tutkulu yürüyorum
Devamını Oku
Ürkek şaşkın kararsız duyuyorum
Ve sen bir gökkuşağı kadar güzelsin
Rengarenk ve az sonra gidecek görüyorum
Ve ben yağmurlar altında bir yolcu
Islak yorgun tutkulu yürüyorum
Gecenin bu saatinde ancak bir iki noktaya değinebiliriz sanırım.
Onur Bilge Hanıma ve Sayın Sinyali’ye katılmamak mümkün değil. Yani şiirde bile “biz hem şarklı, hem garplıyız” mı denmek istenmiş.
Perhiz ve turşu…
Uyak olsun diye cümleleri kesip, kırpıp, “yırtma yapıştırma” yapmak şiir oluyor muymuş?
Ben fazla okumadım, Yavuz şiirlerini. Ancak okuduklarımdan çok çok güzel olanlar vardı. Sone’ye uydurmak için kırpıştırılmış dizeler ve noktalamalarla işi kotarma anlayışı.
Benim için çok fazla bir değer ifade etmemiş.
“Böyle yapmayın, sizler daha çok emek sarfedin ve daha doğrusunu yazın” dedirten olumsuzluk örneği…
Sevgi ve saygılarımla…
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
eprimiş ama kesif...
Hilmi Yavuz'un 'Ayna Şiirleri'nden bir örnek. Sinyali dostumuzun dediği gibi İngiliz sonesi tarzında yazılmış. Ancak ilk 12 dizenin tek bir bend olarak kaydedilmiş olması gerekirdi ki aslı da böyledir. Son iki dizeden oluşan bend ise diğer bütün sonelerinde olduğu gibi şiirin ağırlığını taşıyor. Adeta bir aynanın kaidesi (üzerinde durduğu ayak) kadar sağlam ve güçlü. Güzel bir seçimdi. Teşekkürlerimle...
Aynaya bakan insan, kendisini görür.Kendisi ve 'ayna ile' barışıksa kendini 'tuhaf' görmez,göremez! Doğaldır ki, 'şiirin' sanat yönünü vurgulamış 'şair.' Herkese selam,saygı ve sevgilerimi sunuyorum.Dostça.(MŞ).
Gazetecilikten alışıla gelinen bir ifade tarzı dizelere bölünmüş. Şiirden çok bir köşe yazısı... Noktalamalarla işi halletmeye çalışmış.
Konu da gazetelerin malzemesi...
Şu üslup demnilen şey nasıl yapışır, siner insanın diline! O dili koparmayınca çıkmaz! O zaman ne olmalı? Herkes bir ucundan tutmalı ki edebiyat kurtulsun! O yazısını yazsın, bu şiirini... Öyle diyorum ben.
'Obsessif' e gelince ben de takıldım. Şiir orada durdu, gitmiyor! O menhus sözcük dolaştı ayağına, yürümüyor. Telaffuzu zor, zat-ı âlisi gereksiz... Beneksiz söylemler dileğiyle...
Sevgiler...
Onur BİLGE
farklı bir çalışma kutlarım
Sone, genelde 4/4/3/3 sayıda mısradan oluşan bentler şeklindeyazılır.Toplamda 14 dizedir.
İngiliz sonesi 12 / 2 olarak yazılır. Uzun yıllar BBC de çalışan Hilmi Yavuz,William Shakespeare tarzını seçmiş sanırım.Oğuz Atay ın Tutunamayanlar isimli romanının şarkılar bölümünde geçen bir ironik ifade vardı.
Arapça dua eden bir insanın Latince kemikleri..
Arapça kesif kelimesine, ingilizce obsesif kelimesi kafiye yapılınca (yoğun bir takıntı) (!) duygusu yaşadım doğrusu
:)
Yüreğinize Sağlık
Bu şiir ile ilgili 8 tane yorum bulunmakta