Ötelenmiş sevdalara ağlar melekler
Gardiyandır zaman
Rehin tutar onları gizemli mabetlerinde
Bir acem şalı örterim zamanın üzerine
Alırım cebinden altın anahtarını
Yorar beni göçebe sevdam…
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Yürek sesiniz hiç susmasın,her şey gönlünüzce olsun.Şiirinizi beğeni ile okudum ve tam puan ile antolojime dahil ettim.her şeyin gönlünüzce olmasını diliyorum.
Naime Özeren tarafından yazılan *-*-*-*GöÇEBE SEVDAM başlıklı şiir sizce nasıl? (10 üzerinden puan verin o güzel şiirlerinizde başarılar dilerim saygılarımla
Kurşuna dizerler çocuk düşlerimi
Bez bebeğimi arar, ağlarım
O zaman anlarım büyümem gerektiğini
eğiliyorum değerli kaleminiz önünde. harikaydı antolojimde.
Ahşap bir dağ evinde beklerim seni
Sevdadan hüküm giymişim
Yüreğimden zincirli
Hâkim, kırmadan kalemi der ki;
Müebbede çevirdim cezanı, iyisin hadi…
Kurşuna dizerler çocuk düşlerimi
Bez bebeğimi arar, ağlarım
O zaman anlarım büyümem gerektiğini
Bu güzel dizelerin sahibi yüreği ve yazan eli kutlar, İlhamının eksilmemesini dileyerek bu şiire 10 diyorum ve ant. listeme alıyorum. Naime hanım. Selam...
Yormayan, dinlendiren sevdalara yelken açabilmek ne güzel olurdu. Kutlarım teşbih ustası arkadaşım. Çok güzeldi.
Bırakıp gitme beni bir daha,
Onunla baş başa
Başım dertte bu göçebe sevdamla...bırakıp gitti birdefa dönüşü yok artıkk....
*-*-*-*GöÇEBE SEVDAM
Ötelenmiş sevdalara ağlar melekler
Gardiyandır zaman
Rehin tutar onları gizemli mabetlerinde
Bir acem şalı örterim zamanın üzerine
Alırım cebinden altın anahtarını
Yorar beni göçebe sevdam…
Ahşap bir dağ evinde beklerim seni
Sevdadan hüküm giymişim
Yüreğimden zincirli
Hâkim, kırmadan kalemi der ki;
Müebbede çevirdim cezanı, iyisin hadi…
Kurşuna dizerler çocuk düşlerimi
Bez bebeğimi arar, ağlarım
O zaman anlarım büyümem gerektiğini
Yıldızlar kaybolur birer birer
Dışarıda korkunç bir fırtına
Alabildiğine gök gürler
Ateş sönmeye yüz tutar
Önce korkularımı atarım ocağa
Sonra da hasretimi
Ateş canlanır
Birden kapı aralanır
Geliverirsin apansız
Ellerin buz, yüreğin kor ateş
Kirpiklerimde tatlı bir telaş
Eririm gözlerinde yavaş yavaş
Özlemlerimi sunarım sana yürek dolusu
Yudumladıkça ısınırsın
Tutup ellerini, derim ki;
Bırakıp gitme beni bir daha,
Onunla baş başa
Başım dertte bu göçebe sevdamla
kutlarım şairem nefis bir şiir yaa nasıl böyle güzel şiirler yazıyorsunuz tek kelimeyle harikasınız
Naime hanımın gönlüne sağlık, tek kelimeyle harika, kutlarım.
sayın şairimizin bu güzel şiirine ses olmaya çalıştım ..teşekkür ederim..
selamlar şahane şiir,..,.şahane şair...selam olsun efendim
Bu şiir ile ilgili 150 tane yorum bulunmakta