İlkbaharın başındayız, boş zamanlarını geçirmek ya da görmek istediği biriyle görüşmek için halkın uğrak yeridir kozun dibi. Bazen de hesaplaşmak istendiğinde kozların paylaşıldığı meydan yeridir, kozun dibi. Hele Cuma günleri küçük bir mahşeri andırır. Bakmayın şimdilik az sayıda insanların olduğuna, yayla zamanı geldiğinde bu kozun dibi ve mevcut meydanın tamamını tıklım tıklım dolduran her yaştan insan kalabalığını gördüğünüzde tüm düşünceleriniz değişir… Bu düşünceler arasında yoğun bir hayal ortamındayım, onca insanlar arasında “yayla zamanı” deyince, çocukluk arkadaşım Ali’nin sözlerini yankılanır hissettim kulağımda. Birbirleriyle sohbet eden onca insan arasında yalnızım, şimdi gönlüm Ali ve Ali’nin Karabiberi ile baş başa …
Ali, on yedi on sekiz yaşlarında yağız bir delikanlı, Karabiber, on altı on yedi yaşlarında bir ceylan, bir kınalı keklik. Ali’nin gönlünde Karabiber, Karabiberin gönlünde Ali, taht kurmuşlar, cevherin en güzelinden. İki taht arasında hayli zor çileler var çekilmesi gereken, hayli çetin yollar var aşılması gereken…
“Ali, bunun farkında, çekiyor çilesini,
Susuyor, bunca derde çıkarmıyor sesini.
İlahi aşk yolunda bir umut var içinde,
Kavuşmak ümidiyle saklıyor hevesini”.
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta