Sahilden çıkardık sabah namazı,
Sürü göç yolunda kervan olurdu.
Merkep, koyun, keçi, inek ve tazı;
Bir heyecan, bir heyecan olurdu!
Cümle mahlûkatta farklı bir neşe,
Sanki bize el sallardı her köşe.
Kuşluk vakti ulaşınca Çiriş’e,
Birer Çomaç yerdik, derman olurdu!
Adım adım, santim santim çıkardık;
Suya inat, biz yaylaya akardık.
Kör dumanlı Erdemli’ye bakardık;
Hüzünle karışık bir an olurdu!
Mola yeri, Tilki Adam Astığı,
Serin serin meltemlerin estiği.
Memleketin çam kokulu yastığı!
Dört bir tarafımız orman olurdu!
Bozburun’un batı yanı dumanlı;
Anılar zihnimde dün gibi canlı,
Kimi Akkuyu der, kimi Arslanlı;
Akşam ulaşırdık, ihsan olurdu!
Erken kalkar Yörüklerin iyisi;
Anlatılmaz o günlerin büyüsü;
Yine bir kuşlukta Devrent Kuyusu;
Yorgun sürümüze bir can olurdu!
En öne sürerdik kara eşeği;
Ziyadeydi göç yolunda emeği.
Karga Gediği’nde öğle yemeği;
Bazlama, bandırma, ayran olurdu!
Yarım kaldı deli gönlün muradı;
Hâlâ damağımda o günün tadı.
Türkümü dinlerdi bütün Avgadı;
Güzeller sesime hayran olurdu!
Bilmez miyim Söğüt’ün pınarını,
İkram eder Göktepe’nin karını.
Bir çiçek deryası Keven Kırı’nı
Geçerdik ki; elvan elvan olurdu!
Kapızdan aşağı sular akardı,
Küçük Sorgun, taze ekmek kokardı.
Ak sakallı, tebessümle bakardı,
O fırında, Hacı Hasan olurdu!
Halil nerde yirmi yıldan berisi?
Hayal oldu davar oğlak sürüsü.
Söze sığmaz Gezeren’den gerisi;
Cüda kalmak bize hicran olurdu!
Halil GÜLŞEN
Bu vesileyle geçen ay ebediyete uğurladığımız Fırıncı Hacı Hasan Kılıç’ı saygı ve rahmetle anıyorum.
Kayıt Tarihi : 29.5.2014 15:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!