Çok dayandı bıçak tenime
Şahdamarıma kemiğime iliğime
Kim neden diye, diye
Ömür yedim hayat, böyle beyhude
Döndüm dolandım aradım durdum…
Aradığımı bulamamaktan yoruldum
Bulduğumda ise bakamamaktan...
Bakakaldım çatıda ki buz parçasının altında duran o çocuğa
Ha düştü düşecek diye bunca yıl geçmiş gitmiş
Hala düşmedi o buz parçası
Buzullara dönüştü
Isınmadı da bir türlü havalar
Erimedi gitti erimedi gitti sana olan bu vuslat arzusu…
Bırak şimdiyi o çocuk bedenimi tarif edebilir misin bana?
Ruhumu hesaba bile katmıyorum o uçsuz bucaksız, o sislerin arasında
Göremezsin zaten bakmazsında derinime
Ama nasıl haklı bir bilsen çerçevesi dar bakışların
Umarsız bakan o gözlerin
Ah! Kendine çare olamayanım benim
Nimet kuran çarpsın ki seni seviyorum seni
Senin beni sevdiğini de biliyorum inan ki
Böyle olması gerekti belki de
Suçlusu yok aramızda ki bağın
Sende haklı bende
Senin ter atan ıkınmalarının ürünüyüm ben
Bedenine dokuz ay kirasız sığındığım
Hürriyetini ömür boyu hapsettiğim
Senin beni bıraktığın gün paylaştık esaretimizi
Seni zorlamamaya meyilli bir hayat sunuldu bana
Ama beni anlamanı bekledim sadece
Benim seni anladığım gibi
Öyle sevdim ki seni kendimden vazgeçecek kadar
Hürriyetimi dirayetimin hâkimiyeti altına sokacak kadar
Ardından soyunum diye gelecek kadar
Bilmem belki de farkındaydın! Sığındığım uçların…
Belki de ondandı perdelemen ruhumu
Yenilenerek her hücrem zikrederek o nuru
Zirvesinde azametin taşıdım onurunu
Ama yinede zor oldu dolmasını istediğim boşluğunu doldurmak
Müruruzamanla aşılır diye düşündüğüm his yığınlarında ara, arada olsa yitip kaybolmak
Kayıt Tarihi : 9.6.2009 22:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!