Dünyanın en uzun yolculuğuydu
Sensiz başladı
Ama seninle bitti.
Sert rüzgarlar esti sebebi belli olmayan
Sert, yaprakları solduran
Her adımda biraz daha uzaklaştı gölgen
Biraz daha yabancılaştın
Sesler anlamını yitirdi
Bilmediğim bir dilde cümleler kurdun
Bilmediğim dudaklardan
Bilmediğim sözler söylendi
Ama anlamadım
Yabancıydı kelimeler
Hiç duymadığım seslerdi
Kalp kırıcıydı, anladım
Sesinden değil, yüzünden
Gözlerinden anladım
Bunu kaldırmak kolay değil
Biraz daha ağardı saçlarım
Gözlerim göremez oldu yakınları
-o kadar yakındın, göremiyordum -
Sen sustun, kuş sesleri anlamını yitirdi
İlkbahar anlamını yitirdi
Yaşamak sırtımda bir yük
Yaşamak anlamını yitirdi.
Oysa güneş yakıyordu, bahardı
Ağaçlar tomurcuklanmıştı
Ama sesine kar düşmüştü
Öyle soğuk, ayaz, buzvari
Sesine kış gelmişti, üşümüştün
Yalnızlığın gözlerinden okunuyordu
Zayıftın, suskundun ama kırgındın da
Bir kış gecesi gibi soğuk
Denizde terk edilmiş bir sandal gibi yalnız
Kuru bir yapsak gibi solgun
Sesinden anlaşılıyordu küskünlüğün
Ellerinden anladım
Bunu yaşamak kolay değil.
İçime bir hüzün düştü
Karlar eridi
Bir yangın düştü.
Bir yerlerde bir kuş öldü
Bir ırmak yatağını değiştirdi
Bir yuva talan edildi
Bir sis kapladı şehri
Karanlık çöktü gündüz vakti
-sensiz aydınlığın anlamı yok-
Yollarım karıştı
Nerdeyim bilemedim.
Aksam olmamıştı, bahardı.
Yeşilleri yeniden doğurmuştu toprak ana
Tatlı bir esinti, kuş sesleri, insancıklar.
Ama gözlerin geceydi.
Zifiri karanlık bir bakış
Karanlık eller
Tepkisiz bir yüz
Akşam olmamıştı, bahardı
Ama teninde bronz bir tad vardı
Bulanık yüzün anlaşılmıyordu
Yanımdaydın, ama yoktun
Kokunu duyuyordum, yanımdaydın
Göremiyordum.
Birden kapandı gökler
Kuşlar uçuştu
Radyo bir türkü mırıldandı
Sıradağlar girdi aramıza
Kıblemizi unuttuk.
Güneş batmamıştı, sıcaktı
Nefesini duyuyordum
Asırlarca uzaktan.
Yüzün karışıyordu, yaşıyordun
Elimi uzatsam tutacaktım
Asırlarca uzaktın, yetişemedim
Yüzün karışıyordu, benim değildin
Uzaklara bakıyordu gözlerin
Sular kabarmıştı
Dokunsam akacaktı ırmakların
Dokunamadım.
Koyu renkler düştü içime
"koyu mavi acıyı anlatırken
sessizce öperken koyu beyaz
saçlarım hakaretlerle okşanırken
koyu bir itiraf sarıyor beni
susmak elbette zehirlidir"
Susmak elbette zehirliydi.
Ama konuşmadın.
Radyodaki Türkü değişti
Ama sen değişmedin.
Yüzün dingin bir deniz gibiydi
Dingin, derin ve uzak bir deniz.
Yalnızdın, biliyordum
Uzanamıyordum.
Birden kabardı deniz
Fırtına patladı
Dalgalandı saçların
Dalgalandın denizle bir
Gözlerin yüreğime düştü
Sustun, ben anladım
Konuşsan anlamayacaktım
Çünkü "her duyguyu anlatacak bir kelime yoktu"
Çünkü sen yanımdaydın, buna gerek yoktu
Hiç olmadığım kadar yanında olmak istiyordum
Hiç bakmadığım kadar sana bakmak
Ellerini tutmak
Bırakmamak istiyordum.
İmkansızdı.
Zaman su gibi akıyordu, farkında değildin
Gün bitiyordu
../..
An geldi açıldı hava
Bulutlar dağıldı
Deniz duruldu
Sesini duydum nihayet - çok şükür -
Benzine kan geldi
Gözlerinin rengine düştüm yine
Yine yine yine..
Bir tren kalktı uzak bir şehirden
İçimde kelebekler uçuştu
Tanrıya sığındım.
Dünyanın en uzun yolculuğuydu
Nerdeyse ölecektim.
02.04.2024
Toga Türk
Kayıt Tarihi : 6.4.2024 15:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!