Kalbimin sürülmemiş toprağına
Bir tohum düştü beyaz zambaktan
Ağustos alevinde kuruyan dudağıma
Bengisu bir yağmur indi uzaktan
Can buldu saçaklarım
Yeşerdim, ölüm düşmüş topraktan.
Sessizce taktım gönlüme sevda tacını
Vuslatı vakitsiz yazgının avucundan
İçtim aşkın esrarlı ilacını
Mısralara sakladım gönlümün miracını
Nasıl anlatsam, kifayet etmez ki bu dil
Karanlığın koynunda sığındığım rüyamı
Bir gece ansızın içimde yanan kandil
Zifiri mahzenimde aydınlatır hülyamı
Düştüm, çileli bir sevdanın bahtına
Oturdum, aşkın en onulmaz tahtına
Sakladım adını mevsimler aşıyorum
Aylardan, beşinci mevsimi yaşıyorum
Bilmem Hangi çiçeği kondursam adına
Kalbimin deryasında sonsuzluk miadına
Açtım yelkenli sevda salımı
Sükûtumda demlenen mülteci masalımı
Hangi limanlar edecek azat
Anlatsa da nafile, bin bir gece Şehrazat
İçimde büyüttüğüm kekremsi haykırışı
Bir vuslatta gizlediğim hicranlı yakarışı
Ah... Hüzün çiçeği!
Gönlümün göğündeki zambak!
Ruhum kadar yakın, kalbim kadar uzak
Seninle kokladım o yitik huzurumu
Yandığım ateşte erittim gururumu
Söyle! Hangi tenhalarda saklısın
Kim kırdı kanatlarını, uçmaya yasaklısın
Çıkıp geleceğim yaralı mısralardan
Bir ırmak gibi ateşten sahralardan
Gönlünün engin mavi denizine
Güneşi gölgeleyen o firuzan izine
Abdurrahman KIRIKÇI
Kasım / 2018
Abdurrahman Kırıkçı
Kayıt Tarihi : 17.12.2018 12:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!