İlm-i ledün, kullara Allah tarafından verildiği söylenen gizli bir ilimdir,
Özel bir bilgi anlamında kullanılır, ilm-i bâtın da buna benzer bilimdir.
Manevi yolu iyi bilen bir Allah dostu Ledün ilminin amirlerindendir,
Salikleri o yola ulaştırabilen bir şeyh olması şeriatın emirlerindendir.
İnsana Hakkı ve doğru yolu gösterecek bir şeyh gönülde ilim ordusudur,
Bir öğretmene ihtiyaç olduğunu söylemek tasavuf yolunda en doğrusudur.
Her insanın mutlaka bir terbiyeciye, bir ustaya ve öğretmene ihtiyacı vardır,
Şeyhlerin sahip olduğu ilim ilm-i bâtındır,bu ilimi her insanın bilmesi zordur.
Ebu Hureyre “Ben Allah(c.c) Resulünden(s.a.v) iki kap dolusu ilim aldım demiştir,
Bundan birini naklettim,diğerini nakletmiş olsam boynum vurulur''diye söylemiştir.
Kehf suresinde anlatılan Hz.Musa ile Hızır arkadaş olup gitmişti,
Hz. Musa, olayların gerçek yüzünü göremediği için itiraz etmişti.
Hızır aleyhisselamın ilm-i ledünnü olduğu için olaylara vakıf bulunmaktadır,
Ayette “Biz ona, kendi katımızdan bir ilim öğretmiştik.”diye buyurulmaktadır.
İlm-i batın ilmi pozitif bir ilim olup, ilm-i ledün ise gizli olan bir ilimdir,
Bu ilimlerin verildiği insanlar ise takva yönünden üstün olan Alimdir.
Übeyy b. Ka’b Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle dediğini bildirdi:
Musâ aleyhisselâm İsrailoğullarına konuşma yapmak üzere kalktı ve şöyle dedi:
Ona, “İnsanların en bilgilisi kimdir? ” diye soruldu. O da “En bilgili benim.” dedi,
Allah Teâlâ onu ayıpladı,çünkü bütün ilmi ona vermemişti,olur mu canım dedi.
Ona:“İki denizin kavuştuğu yerde bir kulum var, o senden bilgilidir.”diye vahyetti,
Hz.Musa dedi ki, “Rabbim! Onunla nasıl buluşabilirim? ”diyerek özür dileyip gitti.
Allah Teâlâ dedi ki, “Sepete bir balık koy''diye Hz.Musa'ya duyurdu,
''Balığı yanına al, balığı nerede kaybedersen o oradadır”diye buyurdu.
Musa yola koyuldu,genç hizmetçisi Yuşa b. Nûn ile birlikte yürüdüler,
Sepet içinde balığı da sırtladılar,gidip bu alim adamı bulalım dediler.
Bir kayanın yanına gelince üzerlerine bir ağırlık çöküp onları uyku tuttu,
Başlarını koyup uyudular balık sepetten çıktı, denize doğru yol alıp gitti.
Hz.Musa ve genç hizmetçisinde bir gariplik vardı haydi gidelim dediler,
Gecenin arda kalanında ilerleyip gece vaktinde ve gün boyu yürüdüler.
Sabah olunca Musa genç hizmetçisine şöyle seslendi,
Haydi kahvaltımızı getir, bu yolculuk bizi epey yordu dedi.
Belirtilen yeri geçinceye kadar Hz. Musa bir yorgunluk duymamıştı yol onu gerdi,
Genç hizmetçi dedi ki,“kayanın orada dinlendiğimiz yerde balığı unutmuşum''dedi.
Musa dedi ki,“İşte istediğimiz buydu,diyerek İzleri takip edip orda indiler,
Kayanın yanına vardılar,orada kumaşa bürünmüş bir adam var dediler.
Musa selam verince Hızır dedi ki, “Güvenlik nere burası nere”deyip durdu,
O da,“Ben Musa’yım.”dedi Hızır,“İsrailoğullarının Musa’sı mı? “ diye sordu.
“Evet”dedi,sonra“Sana öğretilmiş ilimden öğretmen için tabi olabilir miyim? ”dedi,
Hızır dedi ki,“Ya Musa,sen benimle olmaya dayanamazsın,o da dayanırım dedi.
Ben Allah’ın bana öğrettiği bir ilmi biliyorum ki sen onu bilmezsin dedi,
Sen de Allah’ın sana öğrettiği bir ilmi bilirsin ki, ben onu bilmem” dedi.
Musa; inşallah benim sabırlı olduğumu göreceksin diyerek vardı,
''Valla sana hiçbir konuda karşı çıkmam”diye Hızır'a karşılık verdi.
Bunun üzerine deniz sahilinde yaya olarak gitmeye başladılar,
Kendi gemileri yoktu,bir gemi geldi, ona binmek için koştular.
Hızır’ı tanıyan oldu,bu kişi ücret almadan onların hepsini gemiye aldırdı,
Bir serçe gelip geminin kenarına kondu,gagasını bir iki kere denize daldırdı.
Hızır dedi ki, “Musa, benim ve senin ilmin,Yüce Allah'ın ilminin yanında neydir?
Allah’ın ilminden ancak şu serçenin gagasıyla denizden aldığı kadar bir şeydir.
Hızır tuttu geminin tahtalarından birini söktü. Musa dedi ki,buraya dek geldin,
“Bunlar bizi, ücret almadan bindirdiler, sen de batırmak için gemilerini deldin.”
Hızır, “Demedim mi, sen benimle beraber olmaya dayanamazsın.” dedi,
Musa:“Unuttum kusura bakma” itiraz edersem yanına koymazsın dedi.
Yürüdüler, baktılar ki, bir erkek çocuk var arkadaşlarıyla birlikte oynuyordu,
Hızır üstten çocuğun kafasını tuttu ve eliyle yerinden çıkarıp boynunu kırdı.
Hz.Musa hemen atıldı:“Bir cana karşılık olmadan temiz bir canı öldürdün ha niye? ,
Hızır dedi ki,“Sana demedim mi,sen benimle beraber olmaya dayanamazsın,diye? ”
Yürümeye devam edip bir yere geldiler karın doyurmak içindi,
Yemek istediler ama yerel halk onları konuk etmekten kaçındı.
Önlerine, yıkılmak üzere olan bir duvar çıktı Hızır gitti,
Eliyle duvara şöyle bir işaret etti, sonra onu doğrulttu.
Musa dedi ki, “İsteseydin buna karşılık bir ücret alabilirdin,
Hızır dedi ki, “İşte bu beni senden ayırır”burada kalabilirdin.
Hızır, Musa'ya dedi ki:Şimdi sana sabredemediğin şeyin iç yüzünü bildireceğim:
O gemi, denizde çalışan yoksul kimselerind,onu kusurlu hale getirmek istedim.
Çünkü onların ilerisinde, tuttuğu gemiyi zorla alan bir kral vardı,
Çocuğa gelince, onun anası ve babası mümin olan insanlardı.
Bunun onları azgınlığa ve kâfir olmaya zorlayacağından korkup dedik ölsün,
İstedik ki, Rableri onun yerine daha temiz ve daha merhametli birini versin.
Duvar ise iki yetim çocuğundu,altında onlara ait bir hazine vardı dursun dedik,
Babaları iyi insandı,Allah'ın izniyle onlar sonra hazinelerini çıkarıp alsın dedik.
Bu, Rabbinin bir merhametidir,yoksa bunu ben kendiliğimden yapmış değilim,
İşte sabredemediğin şeyin iç yüzü”bunlar,ben Hakkın emrinden sapmış değilim.
İşte hikmet budur,bir şeyin yerli yerinde olduğunu gösteren şey olup sırrı Haktır,
Bir olayın hikmetini anlayamadık diye üzülüp ümitsizliğe kapılmaya gerek yoktur.
Kayıt Tarihi : 26.11.2015 09:35:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)