Gizli Gezinti
Hala gariptir saman çöplerini savuran rüzgârın doğduğu yerler
Kimileri hala ellerindeki nasırı yumuşatmak için duvara sürter
Kahvelerinde ikbal düşkünü eski muktedirler
Tüm hınçlarını renkli taşlardan ve iskambil kağıtlarından giderirler
Zaman durmuştur, kara sevdalı gençler ve orta yaşlı zamparalar
Eski pişmanlıklarını, geçmiş günlerini yüreklerine bağlarlar
Ne demeli bilinmez atılan her iftiranın asılı kaldığı kerpiçten evlere
Ki içlerinde saçları bit korkusundan kesilmiş yetimler vardır
Hani soğuk suya ihtiyaç duyardık ya uzun temmuz günlerinde
Kanatan su mudur bizi yoksa ayak bileğimize dolanan dikenler mi?
“Deuşland”’den gelmedik diye mi yollar bu kadar küskün bize
Niçin “volksvagen” emeklisinin havuzunda kurbağalar şarkılar söylemekte
Yoksa yedinci evinde oturmadan göçecek başka diyarlar mı buldu
Leylak, sümbül ve yaseminlerle bezeli evini yabana atması şayan değildir kesinlikle bile !
Hala mavi gözlü kurnaz çocuklar babalarını kandırırlar
Çamaşır suyuyla silinmiş evraklar ve şişirilmiş bahaneler ile
Hala saftır ki herkes güneşin günü getirdiğine inanırlar
Bir o kadar otları çürüten yaz yağmurlarına biteviye kızgındırlar
Burada hala kurşunlar uçuşur bir avuç toprak gezmeye çıktı diye
Su, koyu kanlara bulanmayınca büyütür mü dolgun başakları
En önemlisi arkalardan iş çevirmeden de olmaz benim bildiğim
Tadı damaklardadır yüzüne gülümsenilenin şehvet kabartan kaba eti
Yağ aşıran kedinin gözü ise derhal çıkarılmalıdır
Ya bir kızgın maşa ya da bir meyve bıçağı ile
Kalemleri kırılmış oğullar ise kovulmalıdır baba ocağından
Bir avuç kül, bir kırık iskemle ve binlerce ah ile
En kaliteli motor yağıyla yıkanmalıdır küçük eller
Tokatlar, küfürler ve hakaretler mütemadiyen ezmeli ruhlarını
Terk edilen tüm noksanlıklar, kötürüm bir baba mesela
İmzasının baştan çıkarıcılığı kadar kıymetlidir neztlerde
Gözleri hassas terazi gibidir insanların
Herkesi bir sınıfa koyar işe yaramaz, bitli ve masum diye
Bu çorak diyarda havlamaya takati olmayan köpekler
Koyu karanlıklar altında kendi karanlıkları dışında yiyecek bulamazlar
Kızarmayan narlar, tatsız armutlar ve tasasız çilekler biter toprağında
Doyurmasa da insanları öldürmekten bir hayli imtina eden
Toprağın altında kaybolmuş mezarları vardır memleketimin
Biraz kalitesiz malzemeden ve daha çok gizli işlenilen cürümlerden
Sürekli bir köşeden dönmek ister insanlar burada
Koşarak, yalın ayak veya başkalarının sırtını ezerek
Burada gün aynı, gün gece aynı gece fakat yıldızlar
Küskündürler
Çünkü güvenip durdukları sokak lambaları, floresanlar hatta el fenerleri
Yıldızların azametiyle sürekli dalga geçmektedir bir ifrit misali.
Fakat ben küsemem bu diyara
Çünkü her söylenmiş yalan, her kanlı bıçak ve her yangın yerinin rezil aşkı
Saklıdır kirlenmiş bedenimde
Kayıt Tarihi : 6.7.2023 23:41:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!