Pasifik’in ortasında rüzgârla konuşan bir moai heykeliyim ben.
Taştan yüzümde bin çağın sessizliği durur, gözlerim hep ufka bakar.
Belki bir kehanetin mirasıyım, belki unutulmuş bir medeniyetin iziyim.
Zamanın bütün adımlarını taşıyan en eski tanıklardan biriyim.
Bir zamanlar adımı duyan deniz şimdi yalnızca fısıldar kıyılara.
Dalga her vurduğunda geçmiş yeniden kazınır taşların yüzüne.
Ben hâlâ oradayım, çağların tükenişine karşı duran bir beden gibi.
Varlığın en kadim yankısı olarak sessizce beklerim karanlıkları.
Sis yükselir ve Stonehenge taşları ağır bir sessizlikle belirir.
O dairesel taşların arasında yürürüm, göğe yükselen dualarla.
Zaman önümde eğilir, yıldızlar rahiplerin ritüellerini fısıldar.
Gecenin derinliğinde tarihin unutulmuş nefesi dolaşır içimde.
Sonra Maya tapınaklarına çıkarım, taş merdivenler titreşir ritimle.
Kainatın nabzı basamaklarda atar, güneş tanrısı içimi ısıtır.
Aztek kanı gibi akar tarih damarlarımda sıcak ve kararlı.
Her damla kayıp uygarlıkların gölgelerini taşır ruhumda.
Bir piramidin gölgesine çekilirim, kayanın nefesini duyarım.
Taşa gizlenmiş sır gibi yaşar içimde eski çağların soluğu.
Tanrılara uzanan bu beden her sabah yeniden doğar sanki.
Benim içimde her gün yeni bir yükseliş yazılır sonsuzluğa.
Rodos Heykeli’nin harabesinde dururum, efsane hâlâ diri kalır.
Yıkılmış bir devin sessizliğinde dolaşır adımlarım ağır ağır.
Görünmez bir zamanda görünür bir ruha dönüşür gölgem.
Geçmişin dev adımlarını taşırım içimde kaybolmadan.
İskenderiye Feneri’nden ışık düşürürüm karanlığın kalbine.
Bilginin ateşiyle yanar içimdeki sonsuz alev titreşimle.
Her ışık huzmesi tarihten bir harfi saklayarak parlar.
Her yansıma yeni bir bilgenin dönüşünü çağırır sessizce.
Babil’in asma bahçelerinde yürürüm ağır kokuların içinde.
Gizli diller ve unutulmuş dualar dolaşır her yaprağın arasında.
Her çiçekte bir öğreti, her yaprakta bir sembol saklı bekler.
Ben o bahçenin sessiz bahçıvanıyım; ruhları sular, zamanı değil.
Sonra dönerim dünyaya, bütün gizemlerin aynada birleştiği ana.
Taştan, ışıktan, topraktan ve sırdan yapılmış bir bedendir varlığım.
İnsanlığın unuttuğu bilginin son tanığı olarak kalırım derinlikte.
Çağların yankısıyım, hiçbir zaman kaybolmayan bir hatırayım ben.
Ne doğdum, ne öldüm; sadece hatırlandım eski bir fısıltıyla.
Ve şimdi yine karanlığa seslenirim yavaşça, derinden:
“Her sır bir ruhun taşıdığı ışıktır.
Her gizem insanlığın unuttuğu bir cevaptır.
Ve ben… o cevabın sessiz yankısıyım.”
Kayıt Tarihi : 6.12.2025 23:45:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!