İzle,
Rüzgar saçlarımı uçuruyor.
Ellerinin değdiği hiçbir telin,
Bu hava akıntısına kapılıp gitmesini istemiyorum.
Zamanın gecenin kollarında uyuduğu bir gece
Boğazıma attım elimi
Boğazımı sıkmak için
Söküp atılamayacak bir ur
Kapladı avuçlarımın içini
Gel
Ellerime can kırıkları batıyor.
Yüreğimse kor gibi yanmakta.
Ama ayaklarım durmuyor,
Çabalamakta.
Komut veriyor vücuduma beynim:
Bulutlar da yüzünü bana dönmüş
Ağlıyor şimdi.
Kapkara giyinmişler üstelik
Yas tutuyorlar benim gibi
Gitme' demek...
İnan çok zor!
Cehennemde susuz kal,
Sevgilim anla benim içimi.
Yollarında dikenler batsın ayaklarına,
Nasıl, arar mısın dünya yerini?
-Gizem KARACA
Kuytularda saklanmanın sırası değil şimdi. Sen çık gel sevgilim.
Ben saklanırım o kuytularda
bir ikindi vakti.
Al ellerine bir piknik sepeti.
Sürprizlerle gel bana.
Ya da vazgeçtim.
Pencereye yakın masamda oturuyorum
Uzaktan cırtlak sesli bir çingenenin
Bağırışları çalıyor kulağıma
Sesli düşüncelerimi kağıda döküyorum
Uzaktan çingene görünüyor.
Pervaz arasından görüyorum
Hiç okumayacağını bilerek yazıyorum bu cümleleri. Sıcak bir temmuz ayının rüzgârlı bir akşam vaktinden. Rüzgar saçlarımı okşuyor biraz. Ve biraz da ellerini özlüyorum. Biliyorum ellerine hiç dokunmadım ama hiç dokunmadan da sevilebilir, özlenebilir bazı şeyler. Ve bazı şeyler öyle dokunur ki insana. Anlatılamaz. Biraz da kokunu özlüyorum ama sırası değil şimdi bunun. Onun için başka bir defterin başka bir sayfasını kullanacağım. Tam karşımda pencerenin pervazına tutunmuş bir kelebek var. Ondan bahsetmek istiyorum. Saatlerdir beraberiz. Bir türlü uçup gitmiyor. Terk etmiyor beni. Hoş, bende kovamıyorum ya kelebeği. Bakıyorum sonra. Kelebeğin rengi turuncu. Üzerinde siyah beyaz benekler var. Ve kötü olansa benim sevdiğim rengi bilmiyorsun. Bunu düşünüyorum. Senin sevdiğin rengi bilmekse koyuyor bana.
Belki biraz kırmızı seviyorum belki de mavinin farklı bir tonunu. Bilmiyorsun. Sorun değil. Bende hislerini bilmiyorum. Bilememek acıtıyor ama alıştım artık. İnsan nelere alışmıyor değil mi? Ve tam şu anda ne kadar insan olduğumu sorgulamaya başlıyorum. Ne kadar insan olduğum konusuysa tartışılır. Bu gece de bu konuyu tartışacak bir sen olsun isterdim yanımda. Ama yine yoksun. Ama şimdi izninle, kokunu sayfalara dökmem lazım biraz.
----
Gizem KARACA
Seni tanıdıktan sonra birkaç şeyi bıraktım sevgili beyefendi. Mesela sigara kullanmıyorum artık. Ki bu bir devrimdir benim için. Bilmeni istedim. Sana koşarken yorulmamalıydı, erken iflas etmemeliydi bedenim. Sana koşarken sigara yüzünden tökezlememeliydim. Bu yüzden canım sigaraya yüz çevirdim. Böyle canım dediğime bakma. Sen daha fazla canımsın benim.
Beyefendi.
Sana yakılan sigaraların yerini, sana açılan şarkılar aldı şimdi. Ama sigaradan daha çok dertlendiriyorlar beni. Şu sıralar şarkıları da dinlemeyi bırakmak istiyorum. Ama o kadar da vicdansız değilim. Terkedemiyorum.
----
Güz yarası.
Şimdilerde sana böyle hitap ediyorum. Çokça da edecekmişim gibi geliyor. Bilmiyorum. Son baharım olduğun ya da hiç dinmeyen bir yaram olduğun için olabilir. Ama ben buna da takılmıyorum. Bir çok şeye takılmadığım gibi. Fakat koluna takılmak isterdim. Şayet, kalp krizi geçirebilme ihtimalimin yüksek olduğunu bilmeseydim. Biliyorum. Yine de olsun. Ben değilse bile sen aklıma takılıyorsun. Buna da şükür .
----
Gizem KARACA




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!