Gittiğin günden önceydi nutkumun tutulduğu, sonra da sürüp gelen.
Issız gölgeler güz ayazı gibi idi ay suskunu, yıldız küskünü geceler.
Bağlamamın tellerinde işli kaldı gün yüzüne çıkmadık öksüz dizeler.
Odamı saran yanık melodi ile dans eder, param parça bütün anılar.
Çizik atılmış hayallerde masumdur ege, ay ışığı soyunurken usulca.
Tutulmaz billahi vurulduğunda serseri hüzünlerle, yürek hıçkırıkları!
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Hocam çok farklı ve zor bir teknik ama siz usta kaleminizle ustaca mahret göstermişiniz farklı bir tad
saygılar usta kaleminize
Kaleminize ve yüreğinize sağlık. Tebrikler. Saygılar.
Bütünlüğü içinde güzel çalışma olmuş,emeğine yüreğine sağlık,tebrikler
muhteşem bir şiir olmuş.paylaşım için çok teşekkür ederim.uzun fakat bir okadarda zevkle okunan bir şiir olmuş.elinize yüreginize saglık.tam puan...
güzel paylaşımınız için teşekkürler.yüreğinize sağlık..
Kokacak cenazemiz, el diline düşmeden kaldır artık mevtayı.
Nasıl bilirdiniz ey cemaat bu mevtayı diyecek mi sandın imam?
Yanıtı belli değil mi zaten, iyi bilirdik demeyecekler mi ardımızdan?
Ha gelmişsin, ha gelmemiş fark eden ne git yine, ben ayrılıklara alışkınım? .
Dayanamaz sonra kalbim katilim olursun, yazık olur sonra sana kıyamam!
Git güle güle yolun açık olsun, dilerim benden ayrı mutlu olursun,
Ama git artık, aradığın mutluluğu benden uzaklarda bulursun.
Yarattığın acıyı sarma istemem, cenazeyi kaldır da git.
Küllenmiş közü deşme istemem, baykuş bile konmayan viraneyi yok et git!
Koyma beni sacda senitte, kalbimin yağını erit de git! ..
Bırak ahreti o sonraki iş, dünyalık işleri bitir de git.
İki saray sahibiyken, istediğin buysa eğer, kiraya düşür de git.
Al iki nur topumu yalan yanlış yönlendirmelerle, kıimsesize say da git.
Ne el dinle ne ar bil, onurumu gururumu on paraya say da git.
Elini vicdanına koy, 37 yılın hesabını mahşerden önce gör de git...
Tabip olmayana yaran sardırma, sivilceyi kangrene azdırma.
Katip betiğimi aynen böyle yaz, beyaz bir zarfa parlayan bir pul yapıştır;
Ver postaya güvercinin ağzında ibretlik bir betik olsun!
Ahmet Emer
üstadım ;
o sevgiliye hasret bağlamında aşkımızı ve
sevdamızı anlatan mükemmel çalışmanızı beğenerek okudum..
kutlarım saygın kaleminizi..tam puan 10..akçaydan selam ve saygılarımla...ibrahim yılmaz
tebrikler gönlünüze sağlık.
Değerli paylaşımınıza çok teşekkürler
sevgi saygılar
GİDİŞLER GELİŞLERİN SESİ DE OLABİLİR...
HİÇ AÇMAYACAK BİR UMUT ÇİÇEÇĞİNİN HABERCİSİ DE OLABİLİR....
TEBRİKLER...
GİDİŞLER GELİŞLERİN SESİ DE OLABİLİR...
HİÇ AÇMAYACAK BİR UMUT ÇİÇEÇĞİNİN HABERCİSİ DE OLABİLİR....
TEBRİKLER...
Bu şiir ile ilgili 15 tane yorum bulunmakta