Gittiğin günden önceydi nutkumun tutulduğu, sonra da sürüp gelen.
Issız gölgeler güz ayazı gibi idi ay suskunu, yıldız küskünü geceler.
Bağlamamın tellerinde işli kaldı gün yüzüne çıkmadık öksüz dizeler.
Odamı saran yanık melodi ile dans eder, param parça bütün anılar.
Çizik atılmış hayallerde masumdur ege, ay ışığı soyunurken usulca.
Tutulmaz billahi vurulduğunda serseri hüzünlerle, yürek hıçkırıkları!
Zaten içindeyiz nisanın, sicim gibi yağar ha yağar, delinmişçesine ufkumun göz bebeği!
Geçer mi dedim dakikalar, saatler, günler, aylar, kurulmuş ömrümün zembereği?
Dumanında boğuldu şarkıların, kanlı göz yaşlarımın çağlayan seli!
Geçiyor canım haftalar, aylar, mevsimler; yıldız küskünü mavi atlasta.
Gittiğinde güzdü; ay suskunu geceler bitmek üzere bak, geldi yine yaz.
Fincanımdaki kahvemin telvesi el salladı falımda, gül artık biraz.
Vallahi gel gel ediyordu yürek atışlarımda, içmediğim sigaramın dumanı!
İçse idim basardım külünü, çare olur diye kalbimdeki aşk yarasına.
Beklemedim mi sanırsın, viyolonsellerin ay ışığı sonatlarında? ! .
Beklemedim mi sanırsın, piyanonun tuşlarındaki yanık ezgilerde? ! .
Beklemedim mi ki, iki kere çalmasın kapımı postacı diye?
Çalmadı canım, çalmadı kapımın zilini, bir sokak çocuğu bile!
Bir oyuncak bekledim; bir kalem, bir kağıt, ucu yakılmış bir betik.
Semaları gözledim, hırsız ay ışıkları ile telgraf direklerinin bitiminde.
Fesleğenlere eş oldum, perde oldum, kurulu zemberek gibi bakarken pencerelerde!
Göz yaşlarımı yol ettim önüne, ırmaklar gibi akıtıp getirsin seni diye.
Avutsun beni, bestelesin de aşkımızın nağmesini ellerin, şiirsel dizelerle.
Süzerdim uykusuz gecelerde hep, kirpiğimde belirsiz saatleri!
Çıkmadı bir betik, bir paket postadan, msn’den, unuttun niye beni?
Vuruldum serseri hüzünlerle de yol ettim, kan revan içinde postaneyi!
Karşı duvardaki resmi aydınlatıyordu da, bir seni getirmiyordu;
Bir seni cancağızım, pulu gülümseyen beyaz bir zarf içinde.
İkindi vakitleri güneşe açıyordum penceremi akşam postasında.
Bir pul iliştirilmiş beyaz bir zarf aradım, güvercinlerin gagasında.
“Bak postacı geliyor selam veriyor” diye diye avuttum kendimi.
Sevdamın şarkısı olurdu billahi dedim bu, çocuksu şenliklerde.
Serçeler bile serenat yaparlarken karşımda, bana inat cıvıltılarla;
Kapım çalıyor, ama sen niye çalasın ki kapımı, anahtarı koynunda? ! .
Billahi yüreğim vurur güm güm, aortunu patlatırcasına davul gibi.
Açtım kapımı yılışık sevinçlerle, geldi artık güvercinim diye.
Bir çift kumru vurur gözüme, yüreğime, cilve ederler birbirlerine.
Ne postacı geldi kapıma canım, ne sen geldin kalbime, gecelerde!
Sen zaten yoksun aylardır, bu anda da, postacı da çalmamış kapımı.
Ne olur çıka gelsen, kuş cıvıltıları ile bir gün doğumu sonrasında?
Ya çıksan msn’de; üzerinde pulu gülümseyen beyaz bir zarf yollasan ya da;
Evimi ocağımı temizlettim, güvercinimin bakacağı camlar sanki ayna!
Takvimimin yaprağına CANIM GELİYOR yazmıştım 25 Haziran' da;
Ve öyle bekledim seni, canımın cananını canım diye bekledim ya!
Ya da, bir de bakmışım gelmişsin, durursun gülüşünle karşımda! ..
Kalbim duracak, bayılıp düşeceğim sevinçten, canımın kucağına...
Öyle olmadı, ne yazık öyle olmadı sonu yanılmışım!
Geldin benden uzaklara yüzünde kalkan dikenleri yanıyordu!
Bir od olmuşsun bir tüfek, karşımda patlamaya hazır bir mermi parlıyordu! ..
Silmişsin kendini benden ve benden habersiz msn' imden ne oluyordu?
Bir bilebilsem kafanda ne var, hangi plan, hangi hain tuzaklar? !
Bunu ayrılık paklar, düşündüğün ve dediğin gibi canım, bunu ayrılık paklar.
Ölüyü çok yıkama, temcit pilavı gibi sürüp durma ayrılığı önüme dedim! ..
Dilli düdük ettin beni ne olduğu, kim olduğu belirsiz el alemin diline.
İstedin istedin bıkmadın usanmadın, ayrılalım dedin habire.
Al işte ayrıldık, gözün aydın, sevin gayrı, aydınlık içinde ol sen de.
Kokacak cenazemiz, el diline düşmeden kaldır artık mevtayı.
İmamı, nasıl bilirdiniz ey cemaat bu mevtayı diyecek mi sandın?
Yanıtı belli değil mi zaten, iyi bilirdik demeyecekler mi ardımızdan?
Ha gelmiş, ha gelmemişsin fark eden ne, ben ayrılıklara alışkınım, git yine? .
Dayanamaz sonra kalbim katilim olursun, yazık olur sonra sana kıyamam!
Git güle güle yolun açık olsun, benden ayrı mutlu olursun dilerim,
Aradığın mutluluğu benden uzaklarda bulursun, ama git artık, dayanamam!
Yarattığın acıyı sarma, cenazeyi kaldır, kıldırma namazımı istemem.
Küllenmiş közü deşme istemem, baykuş bile konmayan viraneyi yok et git!
Koyma beni sacda senitte, kalbimin yağını erit de git! ..
Bırak ahreti o sonraki iş, dünyalık işleri bitir de git.
İki saray sahibiyken, istediğin buysa eğer, kiraya düşür de git.
Al iki nur topumu yalan yanlış yönlendirmelerle, kıimsesize say da git.
Ne el dinle ne ar bil, onurumu gururumu on paraya say da git.
Elini vicdanına koy, 37 yılın hesabını mahşerden önce gör de git...
Tabip olmayana yaran sardırma, sivilceyi kangrene azdırma.
Katip betiğimi aynen böyle yaz, beyaz bir zarfa parlayan bir pul yapıştır;
Ver postaya güvercinin ağzında ibretlik bir betik olsun! ..
Kayıt Tarihi : 28.8.2009 13:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
saygılar usta kaleminize
TÜM YORUMLAR (15)