GiTTiN!
Gittin...
Derc-eyledim Anıları, Bilesin...
Saklı bütün hatıralar!
Kilitli sanduka'mda; Bana bile yasaklı..
Yalnızca bu hatıra;
Bize dâir bıraktığım tek karedir, yasaksız!
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
tebrikler saygı ve selamlar
Şiiri tekrar okudum.. O güçlü etkiyi tekrar hissettim..
Değerli şaireyi ve şiirini bir kez daha kutlarım...
kaleminize yüreğinize sağlık çok güzel sade duru bir anlatım.. tebrikler...
o gidişi yüreğimde hissettim sanki,öyle gerçekçi öyle güzel ifade edilmiş ki! gidenler keşke alabilseler giderken sevenlerin yüreğinden kendilerini,çok daha kolay olurdu böylesi,en azından acı daha az hissedilirdi.....kutluyorum sizi efendim,yüreğimi acıttı şiiriniz.
METANET HOCAM TEK KELİME İLE İFADE ET DERSENİZ MUHTEŞEM DERİM.OLDUKÇA GÜZEL BİR KONU VE GÜZEL SEÇKİN KELİMELERLE İFADE EDİLMİŞ YÜREĞİNE SAĞLIK KUTLUYORUM KARDEŞİMİ.SELAM VE SAYGILARIMLA ..
Değerli Dostum,
Kısıtlı bir zamanda kısıtlı bir zamanı yakalayarak genel’de net ortamına ,özelde ize Antoloji’ye girdiğim için saltça şiirlerinizi okuyabiliyorum .
Şiirinize değgin birkaç tümce olsun yazamadığım için bağışlayacağınızı umuyorum.
Erdemle.Selamlarımla…
Metanet Hanım; bu şiirde geçmişi yâdederken, aslında şimdi içinde bulunduğu halet-i ruhiyeye bizleri ortak etmiş adeta...
Bakın herşeyi ama herşeyi derdest edip saklamış, hem de en bulunması zor yerde... Sandukasındaki hatıraları, her ne kadar zaman zaman açıp bakamasa da, biliyor onların esasında ne anlama geldiğini; kendisi için ne kadar ÖNEM arzettiğini, hem de çok iyi biliyor.
Şimdi hiçkimse bana; işte Metanet hanım yaşanmış bitmiş bir hatırasının peşinden öylesine bir şiir yazmış' demesin!
Hiç bir gönül böyle bir 'GİTME' şiirini gözleri dolmadan, yüreği burkulmadan, elleri titremeden yazamaz.
Hatıralarına bakmaya bile kendi kendine yasak koymuş bir yürek; sizce böyle bir şiiri sadece aklında kalan bir kahvelik muhabbet adına mı yazmıştır; yoksa; derinliği yıllar sonra bile böylesine aklında mıh gibi kalan bir sevdanın haykırış mı? Hele gideceğini anladığında; eğer cesareti olsa ona, gitme diye yalvarmaya bile cüret edebilecek bir asil yürek ancak böyle yazar sevdiğine...
O öyle bir gidiş ki; hâlâ alışamadı şairemiz bu gidişe... Gök, maviliğini kaybetmiş; bütün renkler, içindeki hicrana tercüman; hiçbir şey eskisi gibi değil artık...
Yaz'lar- baharlar zemheri kışında sanki, bütün çiçekler soldu, bütün ümitler tükendi; gözlerimde sensizliğin yağmurlu izdüşümleri' deyivermiş Metanet Hanım.
Sen gittiğnden beri ne yağmurlar, ne seller silebildi izini; ne de çılgın rüzgarlar dağıtabildi silüetini, gözlerimden' diyerek; şairemiz aslında onu hiçbir zaman unutamayacağının ip uçlarını vermiş, bizlere...
Metanet Hanım; 'sen gittin ama arkanda bir enkaz bıraktın' diyememiş; evet sadece bunu diyememiş, belkide sevdğini üzmemek adına...
Giden gitmiştir ama ya geride kalan? Hele o son haykırış; 'ya bendeki sen giderse'... Bir gün içimden, yani belleğimden gidersen! ? İşte o gün benimde bittiğim gündür! ' DİYOR, Metanet Hanım.
Yine yapmışsın yapacağını Metanet Hanım; 'yine bizi ateşe atıp bir köşeden izlemenin zevkindesin' diyeceğim amma hayır hayır; biz senin hüznünle hüzünlenirken eminim sende en az bizim kadar hüzünlüsündür...
Ne diyelim RABBİM, herkese böyle sevmelerler ama o giderken arkasından, gitme kal diyebilecek cesaret versin.
Kalemine ilhamına ve o buram buram sevgi kokan yüreğine sağlık Metanet Hala, keşke kal diyebilseydin sen de ama o zaman da böyle güzel şiirler yazamazdın değil mi?
Mehmet YAĞCI
şiirlerinizi okumakdan haz duydum
saf ve temiz yazılımlı
abartısız okuruna güzel bir sunu
çok hoş olmuş
yüreğine sağlık kalemin hiç susmasın
salim erben
Tebrikler Üstadem!
Yürek sesinizi gönülden kutluyor, daha nicelerine muvaffak olmanızı Cenabı Lem Yezelden temenni ediyorum.
İlhamınız artsın, eksilmesin, taşsın, dökülmesin.
100+heybem.
Sevgiyle.
DERC EYLEMEK…
Şaire, şiirin özetini ta en başından, bir kelime ile vurgulamış. Öyle bir kelime tercihinde bulunmuş ki, günümüz Türkçesinde kullanılan bir kelime değil. Ancak anlam olarak, günümüze kadar yaşadıklarının bir toplamı, bir özeti, bir pandorası gibi bir kelime.
Hatıralarını toplamış, adeta çok özel bir kutu içine ‘derc’etmiş, saklamış…
Bir taraftan da, o kapağı kapatılmış, anahtarı sadece kendinde olan kilitli bir sandığın içine sıkıştırmış, çok özel eşyalarının arasına saklamış yazdıklarını…
Diğer bir yandan, ruhunun en derinliklerine kazdıklarını, sanki bir rulo yapıp bu kutucuğun içerisine yerleştirmiş.
Açılmasını kendine bile yasakladığı bir hatıralar sandukası...
Hatıraların kendine bile yasaklı olması…
Kim bilir, hangi hayatları, hangi yaşanmışlıkları veya yaşanamamışlıkları barındırıyor içinde?
Kim bilir, hangi unutulmazlıkları, bir daha asla yaşanması mümkün olmayacak olumlu veya olumsuzlukları saklıyor içinde?
Bir genç kızın eline ilk değen ve tarifsiz bir çarpılmaya neden olan bir erkek elinin sıcaklığı neden olmasın?
Neden olmasın, bir genç kızın masumiyetinin kızıla çalan ve biraz da titreyen o en latif, o en tazecik dudaklarına ilk dokunan dudakların ruhu yakması, teni ateşlerde kavurması?..
Bir kuş kalbiyle çırpınan aşka kapı açmış yüreklerin ürkek ve korkak buluşmasının gerçekleştiği bir yer…
Sessiz ve sakin odaya pencere tüllerinin incecik aralıklarından dolan aşk rüzgârının ılık fısıltılarına tutulup, gün ışıklarının sevgiye şelale olan yansımalarıyla kendinden geçirdiği, anıtlaşan o yerin gönül ülkesinde tahtlaşan dakikaları neden olmasın?..
Neden olmasın, iki bedenin tek ruh olduğu, unutulması mümkün olmayan bu ömre bedel saniyelerin yaşandığı ruhanî dünyanın, yani bir Cennet-i Alâ’nın dünyevî yansıması?..
Bakışların sıcacık derinliklerinde bütünleşme neden olmasın?..
Yazılmış fermanın görünmezliklerden çıkıp görünür ve okunur olması neden olmasın?..
Neden olmasın?..
Mahcubiyetin çekingen ve titrek sesinin kulaklarda yansıması…
“Kader!..” yahut “Kaderimsin!..” ilmeğinin atıldığı o anının hatırası neden olmasın?..
Kaderine razı olan bir ruhun, bir yüreğin masumiyeti ve mahcubiyeti ile başını öne eğerek o ilahi anın sarmalından kurtulma niyetiyle gitme arzusu, gidişinin bir kopuş, bir yok oluş olup olmayacağını “kaderimse?..” teslimiyeti ile zamana bırakılması görünen en doğru yoldur belki de…
içten kopup gelen ve içe akan sessiz bir feryat!..
“GİTME!..”
…
“Ya bendeki SEN giderse?”
…
“Biz, sen’leşmişse…”
***
Çok güzel ve etkili bir anlatım.
Gayet akıcı ve çarpıcı ifadeler ve dizeler.
Duyguların olduğu gibi yansıması…
Tebrik ve takdir duygularımı belirtiyorum, içimden geldiği gibi…
Sağlıcakla ve dostça kalınız.
Sevgi ve saygılarımla…
Hikmet Çiftçi
22 Kasım 2012
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
Bu şiir ile ilgili 21 tane yorum bulunmakta