Uçurum kenarında bir kuşburnu
Darağacı sabah selasında
Halk sofrasında fransız giyotini
Ve ortaçağ cadısı için
Aziz Sebastian'ın yağlı kazığı
Bir bezmişin son gayreti
Empire State binasındaki intihar eğilimi
Ve Afganistan'da kan kokan recm taşı
Ve serez çarşısında Bedrettin
Baldıran otu zehir zemberek
Ölüm çift lülede kardeş kanı
Tarla davası
Su kavgası
Bir bağımlının altın vuruşudur ölüm
Gaz odaları
Kara kıtada çocuk askerler
Kamplar
Raylarda yahudi çingene bileşimi vagonlar
Kimyasallar
Hiroşimalar
Ve Mezopotamya
Elma kokusu
Saymakla bitiremeyeceğim ölüm ustaları
Cellatları,
Çırakları,
Yetişenleri ve yetiştirdikleri
Ellerini ver şimdi!
Sıcaklığını bir Ethem Çerkezine kaptırmadan
Pusuya düşmeden Bolivya dağlarında
Ve ihbar edilmeden sığınaklarda
Gel benimle
Hudut boylarında koparılmış gül goncalarını topla
Ağır gelir katırlara
Bir anne durmadan çocuğunu soruyor vicdanıma
Başla
Çaya bulanmış etleri
Ayıkla
Sayıkla
1 encü
2 encü
3 encü
.
.
34 encü
Dur.
Kapat gözlerini yut dilini
Sığdırsan sığmaz un torbalarına
Deş kulaklarını
Pamuk tıka burnuma
Elektrik verilmiş çığlıklar var hücrelerimde
Her ölen bir can aldı benden
Onca ölüm yetti bana
İstersen sarıl bana
İstersen gözlerime bak yine
Gördükçe soğuyorum
Duydukça sana sığınıyorum
Morarmadan götür beni kendinle
Sende yaşamın sonsuz ahengi var
Sende babilin bahçesi
Kurtcuğa yuva olmuş bir meyvanın en doğal hali,
Tatlı ve hormonsuz
Barış gibisin
Ortadoğu'nun ikliminde bin bir cefa yetişen
Gizilsin
Muhbirsin
Gece şehvetin kızaran arzusu
Üç nesil göç kelebeğin genetik kodusun
Bana bakıyorsun
Ben sokaklarda, kaldırımlarda
Sinmiş siluetlerine seleniyorum
Sen hep aynı harfte susuyorsun
Terkediyorsun
Ilk baş ellerim paslanacak
Ardında tam önümde bir sığınmacı feribotu batacak
Kavruk olacak
Siyah olacak
Ela olacak
Dilsiz ve bayraksız olacak
Sonra hepsi birden mavi olacak
Basamak olacak yurt önleri,
Çaresiz bekleyişlerim,aldanışlarım...
Basamak olacağım yolumdan gelenlere
Kısır döngüye bir kayışlı çark aynı yönde
Gözlerimin akında dökülen ihanetlerim
Naftalin beyazında
Naftalin kokusunda
Naftalin uçuculuğunda
Çirkinliğimi kaldırmaz hiçbir ayna
Iğrenme ha suratımdan
Bozkır tenim daha da catlayıp kuruyacak
Bozulmuş bir kuş yuvası gibi kalacağım
Kırılacak sapan
El ayaktan düşecek bu kıyamet
Sonra bir rüzgar savurmak için beni bulmaya gelecek
Atlar bu kez zamansız koşacak
Uykusundan uyanacak ayçiçekleri
Ve ben yokluğuna ser verip, sır vermeden ölüp gitmiş olacağım.
Haziran 2017
İzzet BiliciKayıt Tarihi : 3.1.2019 03:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!