Sen gittin…
Ve ben,
Gidişinle anlamını yitiren bir kalemde unutuldum.
Adını andığım her gece
Dilime paslı bir bıçak gibi dolanıyor.
Sevda mı?
Onu seninle birlikte gömdüm,
Ama ne mezar taşı koyabildim,
Ne bir Fatiha okuyabildim ardından.
Seninle konuşmak…
Sanki susmanın bile utandığı bir sessizlikti.
Gözlerin — bana bakarken —
İçimdeki bütün savaşları kazanmış gibi duruyordu.
Ve ben her gece
Kendimi kaybedip seni buluyordum,
Yine de senin gözlerinde
Kendime bir yer bulamıyordum.
Aşk,
Sana en çok yakışandı belki…
Ama bana,
Sadece geceleri uzun bırakan bir sızı kaldı.
Sana dokunmak bir dua gibiydi,
Ama ben her temasta biraz daha eksildim kendimden.
Ve anladım:
Bazı dualar kabul edilmez,
Çünkü harfleri haramdır.
Seninle geçen zaman,
Saniye değil,
Sargı beziydi yaralarımda.
Çekip gittin,
Ve ben kanamayı öğrendim yeniden.
Ah sevgili…
Aşk dediğin şey,
Bazen sevdiğinin gülüşünde değil,
Gidişinde saklıdır.
Giderken dönüp bakmadın ya —
İşte o an
Bütün aynaları kırdım içimde.
Artık hiçbir yansıma,
Seni sevdiğim hâli göstermiyor bana.
Şimdi…
Bir sokak lambası gibi bekliyorum:
Yanıyor muyum,
Sönüyor muyum belli değil.
Ama her geçen araba
Biraz daha siliyor seni yolumdan,
Biraz daha…
Eziliyor aşkın tekerlek izlerinde.
Ve biliyorum:
Bazı insanlar,
Sevilmek için değil,
Yaralanmak için gelir hayata.
Ben seni sevdim,
Sen beni hatırlamadın bile.
Ve öğrendim:
Aşk, bazen bir ismin anısıdır sadece…
Ve en çok,
Artık kimsenin söylemediği o isimde kanar insan.
Kayıt Tarihi : 27.5.2025 03:41:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!