Sessizce gitmeliyim bu şehirden
Nasıl gürültüsüz geldiysem öylesine sakin
Heybemde ne varsa döktüm
Kaç vurgun yedim unuttum saymayı
Nasılsa gelmeyecekler arkamdan akın akın.
Çıplak ayakla basmayacağım toprağa
Kangren olmayacak yorgunluktan bacaklarım
Hatıraların ağır yükünde sarsılacak omzum
Ve ense kökünde başlayacak sancı
Sessizce ağrılarımı da alıp gitmeliyim bu şehirden
Cam kırıklarında canım yandı
Ustura kaç kez dolaştı bileklerimde
Keskin kokusuna teslim olmadım kömürün
Sanki heder olmuş bir ömrün saçaklarında
Sabırla derledim buzları
Üşüyerek soğuklarımı da alıp gitmeliyim bu şehirden
İnce eleyip sık dokudum sevdamı
Kan tükürmedim caddelerine umuda kandım
Günahsızdı bütün düşlerin kahkahaları
Onca aşüftenin dilinde görünce yandım
Lime lime olan bedenimden sızıyı
Karıştırıp hasret seline gitmeliyim bu şehirden
En ucra sokaklarında bile besledim ayı güneşi
Mahrem dudaklarına çizdim zambağı, laleyi
Yosun dolu çekilen ağları ve tuzlu sabahı
İliklerimde hissettiğim kasırgayı
Birde göğüslerime düşün ıslak saçlarını
Kokusunu çekip içime gitmeliyim bu şehirden
Bazen yazdım satırlara gömdüm onca hayali
Kimi kürsüden haykırdım savuşturdum mu vebali
Fısıldadım kuşa, kurda, başağa, arşa
Ellerimde toprağın kokusu
Geçmişin tortusu depreştirir alnımı
Savurup tozu, pası gitmeliyim bu şehirden.
İhmal mi ihanet mi gaflettir belki özü
Kıl çadırdan doğan büyük göçü
Belki asırların bütün öcü
Kimliğimde kar boran, kimliğim darağacı
Haşa kaçmak değil kader baş tacı
Sığınıp yaradana gitmeliyim bu şehirden
Sinan Yılmaz
Kayıt Tarihi : 6.9.2018 19:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!