Hüsranlı hayatın kapı arkasına zincirlendi bileklerim.
Çığlıklarım pervazdaki örümcekleri ürkütüyor.
77 kapılı bir odanın penceresiz kıyısında oturuyorum,
Rüzgar tüm olasılıkları ıskalıyor.
Gözlerim karanlığı seçemiyor amma,
Zihnim seni yansıtıyor zifiri duvarlara.
Ay karası yüzün puslanmış düşüncelerimi dahi alevlendiriyor.
Sonra bir film tutturmuş gidiyor,
Keşkeler neyselerle boğaz boğaza çarpışıyor
Öyle bir pişmanlıkla susuyorum ki,
En ağır keşkeler bile hafif kalıyor
Zihnimin yükü dizlerimi çöktürüyor.
Ne kaçmaya yetiyor gücüm ne kalmaya
Ne konuşmaya ne susmaya...
Kendimi kendimde arıyor,
ceketimi bile toz tanesi umutlara asıyorum
Ben bu hayatın mateminde
İstemediğim bir kaderi yaşıyorum
Artık bir gitmek başlıyor.
Gitmek senden, gitmek benden,
Çağlayanlar özgürlük türküleri haykırıyor
İçinde sen geçen şiirlerden
Eylül gidiyor ve ben gidiyorum.
Eylül ekime gidiyor, ben kime gidiyorum ?
Sanırsam gözlerinli bir ihtimale koşuyorum
Fakat her defasında
Ellerinsiz bir ihtilale düşüyorum.
Ne gel demeye yüzüm var artık,
Ne de gelmeye gücüm Mehlika.
Sen ve ben artık farklı şarkıların notlarıyız,
Uzak bahçelerin çiçekleriyiz,
Hüzünlü tabloların renkleriyiz
Sen ve ben Mehlika,
Artık bir cümlede bile denk düşemeyecek kadar ütopiğiz !
Kayıt Tarihi : 19.10.2025 18:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!