bir akşamüstü gitmek... kalkıp gitmek bir geceyarısı veya şafağa kucak açarken karanlık..gitmek mi kolay olan, geride kalmak mı? bunu sorarız kendimize.. birbirimize.. sorarız sormasına da.. cevap alabilir miyiz, soruya verilen yanıt ne derece gerçeği yansıtır, gerçeğin yanına yaklaşır? işte bu tartışılır. gideni yolcu edene geride kalmak zor olsa gerektir. el sallamanın acı burukluğu, boğazda düğümlenen hıçkırıkların görünmezliğini sağlam çabası.. ve bunu başarmak için dudağa yerleştirilen sahte bir tebessüm. gözler! .. ya gözler? gülermiş gibi görünen fakat dikkatli bakan bir diğer gözün rahatlıkla yakalayabileceği, derine gizlenmiş acı bir gölge durur ve mahzun bakar gözbebeklerinin derininde. 'Hadi git' dersiniz... 'git artık, yolun açık olsun.' diliniz bunu telaffuz ederken yüreğinizde yangınlar başlamıştır bile çoktan. kalmak zordur.. zorlu bir yoldur.. bilseniz de gitmenin gerekli olduğunu, güzel geleceklerin doğumu için gidişlerin bir başlangıç hatta zorunluluk olduğunu... katlanılası değildir, çekilesi değildir. bedenin içine yerleşmiş yüreğin onunla birlikte gideceği korkusu mudur bu endişe? ateşi yakan kıvılcım bu korku mudur?
bu şehrin kaldırımları.. kaldırım taşları da alışmışsa yolcunun varlığına? nefes alışına, koşuşuna üzerlerinde... sonra koşmayı bırakıp (sözünü tutmak adına) yürüyüşlerine... 'ben bu şehri sevmiştim' diyorsa yürek? ... gitmek kolay mıdır acaba? geride kalmak zordur da! ya bir de beden ile yürek aynı mekanı paylamaktan yoksun sa? .. yüreği bırakıp gitmek.. akşamın karanlığında.. her ne kadar sabah olacak ta olsa, şafağın sökmesi yakın da... dost dediyse giden, geride bırakıp gittiklerine? dağlarına, kaldırım taşlarına, yaşlı kadınlarına, yetim çocuklarına... her biri tutup çekmez mi yüreğinin uçlarından sündürerek? ' kal! kal ne olur! ' diye feryat etmez mi?
gündoğumu yakındır artık... geceler sabahlara gebe... gitmemek olmaz ki! ' kal' diyen sesin büyüsüne kapılmak olmaz ki.! acılar diner mi yaraya merhem çalmadan? güneşler doğar mı sabah olmadan?
ha yüz km ötede olsun beden, ha bu miktarı katlayın istediğiniz kadar. yüreğin bedende hapsolmadığı sürece gidiş değildir gitmeler. ağlayışlar gereksiz, üzülmeler yersizdir. fakat; mücessem varlığın içinde sıkışıp kalmışsa can; bir nefeslik mesafe de olsa da yakın değildir.
gidenler ten olsun, etle kemik...
canlar burda dursun, yeter...
hatıralar canlı kalsın, bunu istedik...
mesafe dediğin nedir ki, nedir kilometreler?
Kayıt Tarihi : 21.7.2006 00:45:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!