Ey Sevgili (sav) !
Gitme!
Sevinçlerimi hüzünlere terk etme;
Şekerine müştak canım,
Şekerliğime tuz ekme!
Şaşıdır gözlerim,
Sarhoştur düşlerim;
Seninle ulaştığım vahdeti,
İkiliğe çevirme!
Gitme!
İstidâdımdaki Aşk tohumunun bahçıvanı,
Gönül bahçemi gülistâna çeviren kahramanı;
Yoksa diyorsun ki tohumunu suladım, bakımını yaptım mı?
Diyorsun geldi mi güneşin ziyâsıyla,
Nârıyla yanma anı?
Gitme!
Aynam..
Güzelliklerimin boynunu düşürme,
Güzele verilebilecek en güzel hediye;
Beni çirkinle bir etme,
Çirkinleştirme..
Sen Yusuf’sun (as) ,
Ben ise Züleyha..
Vicdanım nasıl elverir?
Ne olur beni iftiraya muhtaç etme..
Gitme!
Yusuf (as) gibi kuyulara atılma,
Köle diye pazarlarda satılma;
Kıyamam ama dayanamam da,
Gözümün nuru,
Yakup (as) değilim gel, gitme..
Altın tasım,
Teselli bulduğunun üzerinde;
Gel ne olur,
Yakub’u (as) bir daha incitme..
Gitme!
Koskoca deryâda,
Limansızım gayrî görsene;
Fırtına çok güç olur,
Zayıfım batmamı isteme..
Damlayım,
Sen ise delice akan bir nehir;
Uçsuz bucaksız ummâna,
Sonsuzluğa talibim,
Beni güneşin yakıcılığına terk etme..
Gitme!
Tûr-i Sinâ benim gönlüm ey Musâ (as) !
Gidersen sapkınlığı durduramaz Hârun anlasana..
Nefsim olmuş Firavûn,
Kaldır artık âsânı da;
Günah denizinden bir çıkış aralansın kurtuluşa..
Gitme!
Hem beni gemine almadan,
Nereye gidiyorsun böyle?
Kenan değilim ki ben,
Hem yüzme bilmem de;
Kaçacak dağım da yok,
Ayaklarımda mecâl de..
Sen de gördüklerime imân etmişim,
Şimdi söyle?
Beni almadan gidersen,
Vebâlden kurtulabilir misin öyle?
Gitme!
Sana mübtelâ gönlüm,
Devâsı da sensin hekimi de;
Aşk ateşine Nemrut misâli,
Atma beni düşüncesizce..
Ben dost değilim ki,
Ateş beni bilmez İbrahimce (as):
Yardımıma koşacak ne karınca bulunur,
Ne de Cebrâil (as) belki de..
Daha nefis çocuğumu bile,
kesmeye yeltenmemişkene;
Tevekkül imtihanını nasıl kazanırım söyle?
Gitme!
Ben “Elest Meclisi”nden beri,
Susuzluktan yanmaktayım ey Sevgili (sav) !
Beden çölünde yapayalnız terkedersen beni,
Yanımda bıraktığın Hacer vâlidem de var mı peki?
Benim parmaklarım değil ki,
İsmail’in (as) parmakları gibi;
Söyle ben Zemzem’i,
Nasıl bulacağım şimdi?
Gitme!
Eshâb-ı Kehf’in ehlinden olamasam da,
Kelbi de mi olamam yoksa;
Değil çok ama çok uzun yıllarca,
Mahşere kadar bile uyurum yanında..
Gitme!
Sen yetimliği iyi bilirsin değil mi?
İşte benim yetimliğim de,
Senin gitmendi..
Hani sen amcan Ebû Talib’e demiştin:
- Amca, beni bırakıp da nereye gidiyorsun?
- Amca, yokluğunu ne de çabuk hissettiriyorsun..
Ey şanlı Nebî (sav) !
Ey şefkat Peygamberi (sav) ,
Şimdi ben de sana söylersem,
Dayanabilir misin peki? ..
Kayıt Tarihi : 2.4.2016 07:16:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Adem Kaçar](https://www.antoloji.com/i/siir/2016/04/02/gitme-1091.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!