Yaklaşık bir yıldır diş ağrısı çektiğim halde bir türlü diş doktoruna gitmeye cesaret edemiyordum...Aldığım ağrı kesicilerle bir süre kendimi oyaladım durdum…Ama birgün baktım ki durum vahim ve acilen bir diş doktoruna görünmem lazım…Zira dişimde kocaman bir oyuk açılmış ve dilimle sürekli o oyuğun içini kurcalıyorum..Ben kurcaladıkça canım daha da çok yanıyor..Sonunda arkadaşım Aynur'un önerdiği dişçiye gitmeye karar verdim…Telefonu o açtı ve benim yerime bir saat sonrasına randevu alarak telefonu kapattı..Bir yandan da kıs kıs gülüyordu...Git bak çok iyi bir doktor diyordu ardından da …Neden gülüyorsun diye soracak oldum..Sen git de neden güldüğümü anlarsın …çok memnun kalacağına eminim diyerek bir kahkaha daha patlatmıştı…Bana bak dedim, sen bana bir oyun oynuyorsun ama şu an kestiremiyorum ne olduğunu…Ya bu diş doktoru çok acemi ya da kaçık biri …sen boş yere gülmezsin…Birden ciddileşerek, hiç kötü bir doktora ben seni gönderiri miyim…Sadece çok esprili biri de o yüzden gülüyorum…Hem oraya gittiğinde dişçi korkundan eser kalmayacak inan bana…'Tamam bakalım göreceğiz' diyerek randevu saatime yarım saat kaldığını fark ederek telaşla çıktım…
Adres Bağdat caddesi üzerinde Kızıltoprak semtindeydi…Cadde üzeri bir adres olduğundan bulmakta zorlanmamıştım…Zira o kadar büyük bir tabela asmıştı ki bir miyop bile rahatlıkla o tabelayı görebilirdi...Telaşla taksiden inerek heyecanlanmamaya çalışarak kendimi muayenehanenin kapısında buldum…O da ne.... Kulaklarıma inanamıyordum..İçerde sanki bir konser var gibiydi…Biri gitar çalıp şarkı söylüyordu…Kapının üzerindeki ismi bir kez daha kontrol edip, yanlış birinin kapısına gelip gelmediğimi kontrol ettim…İsim bana verilen isimle aynıydı…Aynur’un neden güldüğünü anlamaya başlamıştım..Bakalım içerde beni ne gibi sürprizler bekliyordu…Zili çalarak geriye çekilip beklemeye başladım…Fakat çalan gitar sesi ve eşliğinde söylenen şarkı nedeni ile zili kimse duymuyor, kapı açılmıyordu…Çaresiz şarkının bitmesini beklemek en akıllıca hareket olacaktı…Aslında güzel bir erkek sesiydi ve oldukça profesyonel bir şekilde gitar çalıyordu…Kısa bir süre sonra parça bitmiş birkaç kişinin alkış sesini duymak beni şaşırtmıştı…Hemen zili çaldım..Zira ikinci bir şarkıya başlamasından ve uzunca bir süre kapı önünde kalmaktan korkuyordum…Kısa bir aradan sonra kapı açıldı…Genç bir kadın kapıyı hafif bir tebessümle açarak…Hoş geldiniz diyerek beni bekleme odasına aldı…Otuzların başlarında oldukça güzel sarışın bir kadındı…Doktor bey az sonra yanınızda olacak dedikten sonra buzlu camlı bir kapıdan içeri girerek gözden kayboldu…Yaklaşık birkaç dakika daha orada öylece bekledim..Müzik sesi kesilmiş yerini dolgu aletinin vızıldayan sesi almıştı..Halbuki ben gitar sesini o sese tercih ederdim…İçerden kadınlı erkekli gülüşmeler, konuşmalar, kahkahalar duyuluyordu…Duyduğum bu sesler dişçi koltuklarında bağıran, çığlık atan seslere bir tezat teşkil ediyordu…Gerçekten ilginç biri olmalı diye düşünmeye başlamıştım…Yaklaşık on beş dakika daha bekledikten sonra bir genç kız, orta yaşlı esmer bir kadın ve elli yaşlarında bir beyin odadan gülümseyerek çıktığını görmek sıranın da bana geldiğini işaret ediyordu…
En arkada uzun saçlı, saçlarını arkadan bağlamış, kırklı yaşların ortalarında son derece güleç yüzlü ve iri yarı yakışıklı biri daha vardı…Beyaz önlüğü olmasa kimse onun diş doktoru olduğunu tahmin edemezdi…Oradan ayrılan insanlar bir doktorda değil de bir misafirlikten dönüyor gibiydiler…Hasta olan genç kız olmalıydı ki haftaya Çarşamba yine aynı saatte Burcu’cuğum diye seslendiğinde genç kız, gülerek arkasını dönüp evet anlamında ona el sallamıştı…Genç kızın dişçiden korktuğu için anne ve babasıyla geldiği, karşısındaki adamı gördükten sonra bu korkusunu üzerinden attığı anlaşılıyordu…
'Buyurun hanımefendi' diyerek beni muayene odasına davet ettiğinde yine korku nöbetlerim tutmuştu..'Hoş geldiniz…Şöyle buyurun' diyerek bana o güne kadar gördüğüm beyaz dişçi koltuğu yerine, hafif arkası yatan ve daha ziyade bir makyaj koltuğunu andıran pembe renkte, deriyle kaplanmış koltuğa oturmamı işaret etmişti…Duvarlarda en ünlü müzisyenlerin posterleri, sol tarafta sehpaya yaslanmış bir halde duran bir İspanyol gitar ve duvarda birkaç gencin ellerinde gitarlar bir konserde çekilmiş fotoğrafları ilk gözüme çarpan şeyler olmuştu…
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla