"Acelesi yok" deriz.
İçinde bulunduğumuz andan daha iyi, daha uygun bir an bekleriz. Habire başka günlere erteleriz, sonra daha başka günlere, aylara, yıllara öteleriz.
Oysa mutluluk; gidip kapısında çay içeceğimiz bir arkadaş, bir dost değil ki bizi her zaman oturmaya beklesin, özlediğinde arasın sorsun, ya da gelip bizi ziyaret etsin.
Mutluluk hayatın kendisi. Hayatı ihmal etme gibi bir lüksümüz olmamalı.
Hayatı ihmal etmek, kendimizi yok saydığımız anlamına gelir.
Kime sorsak, her üç kişiden ikisinden, 'güzel bir hayat yaşayamadım, mutlu olamadım, mutluluğa giden yolların önünde hep bir engel vardı' diye cevap alırız. Oysa mutluluk hep yanı başımızdadır, hep bir nefes kadar yakındır bize. Mutluluk dünyaya gelişimizin sebebi.
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim