Ey sevdamın rengi, saçlarına umutlarımın takıldığı sürtük!
Ey yaşayan efsanelerin en büyüğü, yüzyıllara inat devrilmeyen çınar.
Ey sevdamın kara rengi, sevdamın en parlağı…
Ey kristallerin parlaklığı, şeytanın yoldan çıkaran zarafeti…
Güzel günlerin, boğuk gölgesi
Hayat denen okyanusun kimi zaman zehirli yılanı,
Kimi zaman kendi halinde yaşayan sönük bir yıldızı
Ey tarihin gömüldüğü Yunan avradı, Türk Gavadı!
Ey uğruna nice bestelerin yapıldığı,
Nice sevdaların yaşandığı
Ve bazen de…
Nicelerin de çaresiz kaldığı…
Ey avuçlarında baharın saklandığı….
Ey saçlarından sesinin döküldüğü!
Ey kızgınlığını yıldızları dökerek anlattığı
Ey kimi zaman gökyüzüne şiirler yazan,
Kimi zaman hayat söndüren;
Kimi zaman, gülmeye hasret kalmış,
Yaşlı bir yüzü güldüren…
Hey! Sana sesleniyorum duymuyor musun?
Bıktım artık bu umursamazlığından
Herkes gibi yutamayacaksın beni
Teslim olmayacağım senin karanlık zindanlarına…
Artık yüzüme gülsen de istemem
İstemem yalan gülücüklerin ardındaki nefreti…
Sende kalsın baharın…
Dökülmesin avuçlarından istemem…
Gençliğimi alsan da,
Uğruna şarkılar yazılsa da
Nice aşklar yaşansa da sende,
Sende gömülse de çürümüş bedenler…
Çelişkiler yumağı olsan da…
Mazlumu yutup, çıkarsan da şerefsizleri göklere…
Artık şerefsizlik bitti!
Bitti sende değilim artık ben
Ya sen unutabildin mi beni?
Unutmuşsundur tabii… Kimleri unutmadın ki sen vefasız!
Fatihi mi, Kanuniyi mi, Nazımı mı, Abidini mi?
Beni mi hatırlayacaksın be!
Sana bir şey söyleyeyim mi?
Artık dalgalarını da unuttum
Attım anılarımı sahilden, limanlardan…
Yolladım sana. Al al bakalım hadi onları da alsana!
Hey sana sesleniyorum!
Ağlatmadan beni, bana cevap ver!
Sana diyorum kaldırım gülü!
Ben konuşurken yüzüme bak!
Hiç mi öğretmedi bunları Nazım, Orhan, Abidin sana…
Sana şiirler yazardım ya
Kimi zaman sitemkâr, kimi zaman kifayetli sözlerle dolu
İşte onları da yaktım gitmeden önce
Gökyüzü yanıyordu, kızıl renkteydi her yer…
Sanki ben yakıyordum seni, gökyüzünü…
Sen ise güneşi üflemek istercesine,
Bakıyordun gözlerimin en kuytu köşesine…
Yanıyordu uğruna adanan şiirler
Yanıyordu cümleler, yanıyordu yer gök…
Yanıyordu nice Nazımlar, nice Abidinler….
Gökyüzünün koynuna bırakırken ben kifayetli söz…
Gözlerin kupkuruydu nedense…
Dedim ya artık bıraktım ben seni…
Benim için bir gözyaşını çok gören,
Kıvırcık, beyaz saçlarımı okşamayan, ellerime dokunup sevmeyen…
Gözlerime gülmeyen, bir kere bile “aşkım” demeyen…
Yıllar, emekler, sevinçler, hüzünler yanarken…
Gökyüzünden bir yerlerden kıs kıs gülen…
Ben, benden giderken,
Gözyaşlarımı içime dökerken…
Bana ahlar eden, serin bir kış akşamından…
Gecesine değin… Bebeleri ana kucağından alıp,
Soğuk ve acımasız hayata… Sokaklara bırakan…
Ve ben bu satırları gözlerimde yaşlarla yazarken…
Yaşamın güzelliğinden haberi bile olmayan,
Kuytu bir köşede ölümü bekleyen…
Nice şairleri, yazarları, ressamları…
Kısacası, sanatçıları,
Hayatı kucaklamış onca insana, insanlığa zulmeden
Başında bir mezar taşı bile olmayanlar varken…
Bırak tutma kolumdan… Bırak istemem! Düşsem de, kalkmasını bilirim ben
İşte giderim, gidiyorum ıslak kaldırımlarını son defa ezerken…
Gülüştüğüm sokaklarına, ağladığım caddelerine…
Kimi zaman konuştuğum mor sümbülüne, evimin bahçesindeki
Dev sarmaşığına…
Her şeye, her şeyine isyan ederek küfrederek…
İşte gidiyorum…
Geride sadece;
Soluk bir sümbül ve duvarlarında çürümüş sarmaşıklar bırakarak...
Kaldırımına güller saçarak işte gidiyorum
Aziz “ İstanbul”
UTKU ÖZBAY
Kayıt Tarihi : 14.1.2008 18:13:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

BİRAZ BELKİ SERT BİR DİLLE ANLATMIŞIN GİTMELERİ AMA
GÜZELDİ..
TÜM YORUMLAR (2)