Gidişlerin Ağlatılması

Hayrettin Taylan
1968

ŞİİR


23

TAKİPÇİ

Gidişlerin Ağlatılması

Tanımsız aşk arasından” kalp kentimde öylesine kalakalmıştım. Önceleri gelip beni buralardan ve sensizlikten alırsın diye çok bekledim. Alev alan özlemler yakalandı hüznün tutuşan utanç çırası benimi yakıyor.
Sarıldı dil yarası,arandı bende sensizlik yağmurlarının her damlası.Son damlada meğer gözyaşların karışmış.Oysa ne sen geldin ne de ben ölümcül şafaklardan kurtuldum. Gidişin öyle sessiz bir çığlıktı ki duyan bütün seviler bile masum; sadece bir gidiş işte diyemediler…Nedenleri zincire vuran edenlerime şüpheler yaktılar.Benim gamsız duvarıma yazdılar,sanki dünden razıymışım gibi.
Oysa öyle değildi. Sen giderken, bende sahibi bilinen sensizlik cinayeti işleniyordu. Katil ben değildim; ama ölen ve yeniden sende dirilen belliydi; ölen bendim,acıların vıcısını çeken de bendim Ha özleyken de.Şimdi soruyorum? Katil ben mi yoksa sen mi? . Sen giderken içimde vicdani depremler oldu, artçıları devam eden depremlerde gönül evim virane… Beni benden alıyor yüzündeki
O masum gidişlerindeki ağlamaklı halin.Sende kalmaya geldim,senli kalmaya geldim.

“Hayır, olamaz” diyordun,sevgim bitti üstelik kim bilir başka aşk oyunlarında beni unutturma meçhullerini yaşıyorsun. İllk zamanlar, “bu değildi benim sevdiğim kadın, bunca yürek devişirdiğim,bunca şiir yazdığım kadın bu olamazdı.
Hayır,hayır, bunu ben hak etmedim” dedim kendi kendime. Hatta sen Hülagü’nün,Hitler’in kadınsı hali misin? ..

Çıkına çocukluğumdan çalınan düşleri koyarak yola çıkmalıyım.Zamanı senden eritme geldi.
Dilimde demek istedigim bişeylerin ekmeği var Çiğneyip yemek istiyorum sana dair..
Diyemediğim hani ağzında dilin takılır türden.yabansıldır dilinin “o”
ve dil takılır kalır ona...sana dair diyemediğim şeyler var dilimde.Bir kısmı nefretin kılıcı kadar sivri,bir kısmı gitmenin lazeri kadar.Bir kısmı çok senli,bir kısmı umut türküsünün meledosi.
Ne,yapsam,hangi ney çalsa yüreğim de sen gitmelerin kedisi olmuştun.Öçlerimin faresi,ahlarımın beyaz faresini yakalayarak gidiyordun arkana bile bakmadan.
Yıkıntının yerli haline sobelendin. Çünkü giden sendin, yıkılan ise ben. Gidiyordun işte hiçbir şey yaşanmamış gibi,öç alırcasına bütün nefretlerini heybene atarak soğukkanlı, sakin ve acımasız. Belki haklıydın,belki haklı yönlerin, ya da duygusal dünyandaki volkanikler, içsel depremler ve ihanetin karanlık rengi
bir şeyleri gerçekten bittirmek istemeni tümlüyordu.Devrik ve esrik tümceler kurarak,barajlarımın bentlerini yıkarak,ruh kentimi sular ve sensizlik altında bırakarak
acımasız olmak zorundaydın. Ama yine de çok ağır geldi gidişin,sensizlik bana. Ne şarkılar, ne atasözleri, ne canımdan çok sevdiğim annem ne de aklı başında bir dost avutabildi yaralı ve senleşen yüreğimi. Yürek dolusu ezgilerle..
yola çıktı özlemlerim. Yazdıklarım beni terapi ediyor.

Kendi acıma psikolojik jenerikler ekleyerek ruhuma susmayı öğretiyordum.Gazze’de,ve daha nice yerlerde ölen bebeklerin resim kareleri biraz sensizliği kapatıyordu; ama anladım ki her acı,her gidiş kendi asalarını taşırmış kendi içinde.
Her acının kendi sihri ve süresi varmış. Asamı,senin kaçışlarının Kızıldeniz’e bıraktım ki orda Nemrut yanlışlarınla boğulacaksın.Beni seni burada unutmazken sen başkalarının gözlerinde erimeye afişlenmiş bir sokak Leyla’sını oynuyorsun.
Kendi mücadelesi kendi isteğine göre herkesin. Bu böyle ayarlanır.Senin saatini kim ayarlamışsa,benim akrebim yalnızlığı ısırıyor günler ölece umarsamaz ve mutsuz bulutları kapatarak gidiyor.Şimdi yalnızım, yokluğunda, sen aklımdan çıkmazken, içinde ben olan hatıralara hangi muameleyi yaptığını bilmiyorum.Bütün fotoğraflarımız sende,acep yaktın mı onları,ya da gömdün mü? Hani kartpostalı andıran bircimize sarıldığım sahildeki o fotoyu ne yaptın? Ayrılığın rafında mı? Ne olur üstünü nakışladığın çeyizinle ört bari o fotoğrafın.O fotoğra çok bizli olmuştu.Ha bir de Farid Farjhad ‘ın cd’si hep çalsın.Bizli ezgilerdi,ağlarken bile çalınıyordu.
Kafamda yüzlerce belkiler büyüyor,senli septik ve etik olmayan öç dolu tümceler Kaflarımı zorluyor.Gittin işte asıl gerçek bu, yoksun, olmayacaksın da.Bu gerçekten bir reçel yapılır mı?
Onurun_ışınları oralarda geçer,gurur panayırında şeytanlar sana benzeyen güzeller sunar. Direndim, zamana, değişen sana, küresel yozlaşmalara,kirlenen aşklara.Bütün toplamlarda,tablulardan baktığımda sana bu kadar özülmek çare mi ki.Sen de bu çağın yumurtladığı banal aşkın ininden çıkmışsın. Aşk kitaplardaki kadar basit değilmiş. Bir aşk kitabının arka sayfasındaki özetler kadar her şey açık ve manalı değil. Açıp sonu nasıl bitiyormuş diye bakmadın.Her gidişin için üç bilinmeyenli bir denklem taşıyormuş kendi içinde. Çözmeye çalışıyorum; ama Pisagor değilim ki…Ben Mecnun’un atasıyım.Aşkın özünden, tutkunun kaynağından çıkmışım ve seni öylesine değil ölürcesine sevmişim zavallı…

Sen yeni bir yürekte yerini perçinleştirirken ,ben yüreğimde açtığın derin boşluktaki ali acıları emziriyorum yalnızlık gülüne. Yıldırım düş'müş yüreğinin ta içine ve beninde yaralanmışım.Karmakarışıkık olmuş kara sevdam.Gözümde sözüle sözüle senli yaşlar akmış aşk okyanusuna.Benimde küresel kuraklık yok.Taşıyorum sana.B-akmış, ç-ağlaya ç-ağlaya,senli ağlaya ağlaya…Gözyaşlarınla büyüttüğün çiçeği,göz nurum büyütüyor.Geçen kızdım kökünden söküp attım.Senli uyandığımda yeniden yeşermiş.

Demek ki Sen de giderken öylesine acıttın ki canımı, defalarcayeşeriyor. Aşk kök salmış, yüreğimin dehlizlerinde.
“gidiyordun” fiilini çekimliyor her halim.
Yüreğimi asarak geçiyordun, başka yüreklerde. Susuyordum.
Gittin, benden bin ben çalarak gittin. Yeri doldurulamaz bin ben.
Sakın üzülme,eğer anmıyorsan,hala gelmiyorsan demek ki senin
Yüreğin oyun ve oynaş .Yeni cehennemler yaşatmaya benli cennetleri mi geleceksin.Artık dur, durulan.
Asıllıklarıyla farklı olan notaların,aynı ezgide kompoze olmasına benzer gibi
Doyumsuz ezgilerimize gelmeni bekliyor tüm yeni yazılan şiirler ve şarkılar.. S-evimiz tertipli ve zelal…Zinde özlemleri derledim Zinde Avesta’dan, Aldım yanıma,sen ne istedinse..
Gel gayrı ne bu gitar bu derdi keser, ne bu ağlama bizi adam eyleyip uzaktan kavuşturur.

Hayrettin Taylan
Kayıt Tarihi : 10.1.2009 11:31:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Taş Duvar
    Taş Duvar

    ''Ne şarkılar, ne atasözleri, ne canımdan çok sevdiğim annem ne de aklı başında bir dost avutabildi yaralı ve senleşen yüreğimi. Yürek dolusu ezgilerle..
    yola çıktı özlemlerim. Yazdıklarım beni terapi ediyor.''

    terapiye devam yazdıklarınız bana da iyi geliyor...

    Ruh'tan sevgiler...

    Cevap Yaz
  • Hüzeyme Avcı
    Hüzeyme Avcı

    Gel gayrı ne bu gitar bu derdi keser,ne bu ağlama bizi adam eyleyip uzaktan kavuşturur
    Off ki of yürekleri dağladınız,okurlarınızı ağlattınız.Ogüzel yüreğiniz dert görmesin,giden döner elbet birgün.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Hayrettin Taylan