Bilemezsin ne zordur, böyle bir şiir yazmak,
Her harfinde yeniden ipe çekiliyorum.
Mimiklerim yabani, göğsümde paslı bıçak,
Aklım pazar yeri ve hayat manadan uzak.
Karanlığın kalbinden doğarak usul usul
Belirsiz bir hengâma ağardı tanım benim.
Senle şükredilesi sabaha uyandığım,
Şimdi yangın yeridir o aşiyanım benim.
Anladım, ölüm kokan sabaha uyanınca,
Hicranla yüzleşmekmiş en zayıf yanım benim.
Hava ruhsuz, gün ölü, gökte ağlak bulutlar,
Sen söyle şimdi nasıl dinsin isyanım benim.
Dilimde bir nakarat: “Ayrılık, ah ayrılık...”
Şarkılar büyütüyor her akşam efkarımı.
Ve çepeçevre sarmış, kan rengiyle karanlık,
Münzevi gecelerde doğan yıldızlarımı.
Şakağımda yanığı pervasız namluların,
Elime kelepçeyi vurdu vicdanım benim.
Dilimde yalpalayan kurşuni kelimeler,
Vurulup sarayında düştü sultanım benim.
Ve işte boynu bükük yılgın şehirleriyle,
Engin bir hüzün yurdu şimdi vatanım benim.
Hava ruhsuz, gün ölü, gökte ağlak bulutlar,
Sen söyle şimdi nasıl dinsin isyanım benim.
Gidişin, takvimlere sorulmaz bir zamanmış,
Her hecesi zehirli, sonu gelmez destanmış.
Böyle sevmeyi nimet bilirdim bir zamanlar,
Oysa böylesi sevmek ne ağır imtihanmış.
Başkahramanlarıydık hani aynı öykünün,
Yarım kaldı hikayem, cümlem, beyanım benim.
Çekildi sır perdesi yazgımın üzerinden,
Ve nadana aşikâr oldu nihanım benim.
Gittin de yarım kaldı seninle gelen her şey,
Gör ki göğü tutuyor ahu efganım benim.
Hava ruhsuz, gün ölü, gökte ağlak bulutlar,
Sen söyle şimdi nasıl dinsin isyanım benim.
16.05.2022 Kadışehri
Fatih ErbaşKayıt Tarihi : 15.5.2022 15:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
beğeni ile okudum
TÜM YORUMLAR (1)