Sonbaharın en güzel hüzünlü gecesiydi o gecemiz. Dışarı da hafiften yağan bir yağmur ve kopmak üzere olan bir fırtına
sobanın üstünde ise fokur fokur kaynayan bir su sanki az sonra çay olacağını biliyordu da öyle güzel güzel fokuruyordu
ve tam o esnada kapı zili..
beklediğim sen geldin
gözlerin her zamankinden daha masumcaydı
bir şeyler dercesine parlıyordu o an
bense korkudan kendimi alıverdim gözlerinden
ve güzel bir kaçak çay muhabbeti dedim
sense vaktim yok deyip beni parçalayan sözcükleri sıraladın..
gitme vakti deyip beni yüreğinde mülteci bırakıp gittin..
artık gitmelerin yabancısı değildim belki
ama her gidiş bir parça kopardı benden
kimi dostlukta yaraladı kimi kardeşlikte kimisi de yani sende aşkta beni öksüz bırakıp gittin..
her gidiş bir isyan yarattı bende ama hiç isyanın merhametine sığınmadım
keşkelerin bende bıraktığı derin bir çığlık hakim oluyor kalan hayatıma
ve gözyaşlarımın denizlere karıştığı bir oyun sahnesi..
dur gitme çığlıklarıma bile fırsat vermeden kapıyı ardına kapatıp gittin
ve kayboldun sokakların derinliklerinde.
geriye ben ve hep senle gittiğimiz o aşıklar tepesi adını verdiğimiz tepemiz kaldı
hatırlar mısın hani bir gün seninle yine o tepenin zirvesindeydik
hafiften yağan yağmur yerini çıldırasiya bir yağmura bırakmıştı
isyan edercesine yağıyordu o gün yağmur
ellerim ellerinde gözlerim gözlerinde sırılsıklam olmuştu
ama çok mutluyduk yine de
yağmurlara inat ıslanmaktan kaçmamıştık o gün ne güzel bir gündü o gün
ama bugün sen gittin diye o günlerin hasreti yüreğimi parçalıyor
sen gittin diye yağan yağmurlar artık hiçbir şey ifade etmiyor bana.
Hatta yağmur yağdığında saklanmaya çalışırım delice..
şu anda, şimdi,şimdi?
Evde mi, sokakta mı,
çalışıyor mu, uzanmış mı,
ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta