çoğu kez
sessizdir sohbetler özlenenle
özlem konuştuğunda örneğin
işte o an
uzamış özlemine hürmeten
dokun okşa
kutsal bilerek sevgilinin tenini
ve
yitip giden dostlarına
akıt gözyaşlarını
utanma
insan olmanın özelliğindendir
ağlamak çaresizliklerde
unutma
umuttan devinen
bir tekerlektir dünya
bir çocuğun vura vura çevirdiği
vardığı yer
utanılası olmasın
vardığı yer
yakışsın çocuksu düşlerine
varmak istediğin yer değilse vardığın yerler
hayatın bir yüzü de oradadır
bekleyenler
gelenleri ağırlamaz her zaman
sen onlara yabancıysan
onlar da sana yabancıdır
düşlerinle ayrıl
yola koyulduğun her yerden
bil ki
geri dönsen de bir gün
aynı olmayacak terk ettiğin yerler
ki sen
çocuksu düşlerini adamışsın bu terk edişlere
zamanın sırtında yolcusun
hiçbir mekân senin değil
dile düşmüş deliliklerinle yoldasın
ve yol
inatçı düşlerine bakarak çizer güzergâhını
dostum biz
her koşulu zorlayarak elverdik hayata
hedefi bilmekti gözlerimizi keskin kılan
hayattan öğrendiğimiz yıllara sığmaz
acılarımızı es geçtik
yine de kederlendik
zamansız giden dostlarımıza
ömür denen nehirirlerimiz özgürlüğe
eşitliğe
sevgiye aktı
biliyorduk
hayat bir gün bizi yarı yolda bırakacaktı
ondan
yüreklerimiz kıpırdadı beden kıpramadan
öfkemiz yaramıza denk oldu
acılarımızdan
sesimizi gür kılacak
nefesler aldık
söyleyecek söz dilimize dolanmadı hiç bir zaman
mahmuzlar saplayarak zamana
bir kasırgayı dizgininden tutarak
hiç uğramadığımız topraklarda
hiç tanımadığımız simalarla
bir sigara içimliği bile durmadan
akan zamanın soluğunda
kararan gökyüzüne
şimşekler çakarak geçtik yaşamdan
kelebeğin, gözleriyle baktık dünyaya
kuşları gördük
kuşların gözleriyle baktık dünyaya
kelebeği gördük
usulca geçtik kırlarından
yaşadığımız yerin
anladık ki
hayatın şiiridir
çiçekler
kuşlar
kelebekler
sevdalarımızda boy veren tüm güzellikler
biz
ölümüne seviyorduk yaşamı
armağan edereken canımızı
yar yüzünde bir gülücüğe
şimdi hangi ağıda sığacak ki bu sevda
söyleyen dinleyen yoksa türkülerimizi
söze mi gelirmiş hayat
anlatsa da tarih
ne ola ki
bizlerden kalan
bu sağır sabahlara
siz eşkıya bildiniz bizleri
ve gittik gidilmesi gereken zamanda
hey insanlar
eylül gecesi gibi
berrak olsun sesiniz türkülerinizde
her çiçek koksun kokabildiğince
tüm ırmaklara verin bu sevda dilini
her nehirde yolcu olsun bu özlem
bütün çocuklar uzak dursun nefretten
herkes payını alsın ekmekten
gittik
sesimiz söndü
yürek tik tak larımız sustu bu zaman sarkaçında
çocukların gülüşüne
ne kaygı
ne neşe
ne tasa
bu toprağın nemine su verircesine
birktik insanlığın yürek sarnıçlarında
kalabalıklardan süzülüp kalabalıklardan da öteye
solmayan bayraklar gibi uğuldayarak ve susarak
yan yana
yana yana gittik
volkan patlaması
kızıl lav ve kül bulutları arasından süzüldülk
yenilendi toprak
şimdi yaşam resimimizi taşır
göğsünün orta yerinde
gün gibi
güneş gibi
sıcacık gülümser yüzümüz hala
başaklar sarardığında
gözlerimizde kümelenen ayrılık acısını saklayarak düşmüstük yola
ama iyi biliyorduk ki
kavuşmalara giden yol
ayrılıklarla başlar
ve
yollar geride bırakılanlarla ölçülebilirdi ancak
Kayıt Tarihi : 25.2.2009 21:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
söyleyen dinleyen yoksa türkülerimizi
söze mi gelirmiş hayat
anlatsa da tarih
ne ola ki
bizlerden kalan
bu sağır sabahlara
siz eşkıya bildiniz bizleri
ve gittik gidilmesi gereken zamanda
hey insanlar
eylül gecesi gibi
berrak olsun sesiniz türkülerimizde .....güzeldi..tşk.şairim.....
TÜM YORUMLAR (1)