Gidenlerin ardından… Şiiri - Ceren Aydın

Ceren Aydın
78

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Gidenlerin ardından…

25.01.2006

Gidenlerin ardından…

Kimin gittiği önemli değildir eğer kalan sizseniz... İçinizdeki acı her gün canınızı yakıyor, her kıpırdanışınızda kendisini hatırlatmak istercesine tekrar batıyordur. Gül ve diken gibi... Sevginiz gül ise, sizde kalan dikenidir...

Bu bir yangındır bedeninizi yakıp kavuran... Etinizi tüketene kadar yanacak ve sonra kül olacaktır, kül olup bıraktığı izlerin silinmesi için kendimizi teslim etmez miyiz çoğu zaman? İçinizdeki siz dile gelmez mi bazen, “Dayanamıyorum...” “Dayanacak gücüm kalmadı...” bunlar sizin sözcükleriniz değil mi?

Ne kelimeler yeter anlatmaya ne de gözünüzden akan yaşlar... Bir yalvarıştır bu gidene... Gidenlerin ardında kalan yarınızdır... O kaderinizi tersine değiştiren, lanetle andığınız ana geri dönmek içindir tüm sızlanışlarınız... Dudaklarınızdan dökülen kelimelere siz bile inanamazsınız, nasıl olup da bunları söylediğinizi düşünür, düşündükçe başınızı taşlara vurursunuz... Ellerinizi yumruk yapıp sıkar, tırnaklarınızı etinize geçirirsiniz, yutkunmak istersiniz ama yutkunamazsınız, boğazınızı düğümleniştir çoktan, ne yemek istersiniz ne de içmek... Onun yanında yenen yemekte içilen şarapta kıymetlidir şimdi... Tadı delir damağınıza... Hissedersiniz...

Gözlerinizi kapatmanıza gerek yoktur onu görmek için, her haliyle gözünüzden önünden geçiyordur... En sevdiğiniz halleri değil miydi şımarık çocuk gibi gülmesi, uzun uzun dalıp uzaklara gitmesi, kana kana su içişi ya da yanınızda melek gibi uyuyuşu...

Sesi kulaklarınızdan gitmez olur, telefondaki sıcak sesi, size merhaba diyişi ya da sizin için kullandığı sıradan kelimeleri pamuğum, şekercim, canım... Bir kere daha duymak için eliniz telefona gider ama numaralar birbirine girer, aramak istersiniz de sesini duymaya cesaretiniz yoktur...

Bir an gelir nefes alamazsınız, ciğerlerinizi dolduran hava kadar Ona ne kadar ihtiyacınız olduğunu anlarsınız... Hatta onsuz nefes dahi almak istemezsiniz... Bırakın dönmesin dünya, güneş doğmasın yâda sabah olmasın... Onsuz her an gecenin karanlığı, ya da saatin bitmek tükenmek bilmeyen gece yarılarıdır... Aylar onsuzluk ise, günler onsuzluğunun ertesidir...

Oturduğunuz yerde kalakalırsınız... Ne kol kıpırdar nede bacak... Öylece donmuş kalmışsınızdır yatağınızda ya da salondaki koltukta... Televizyona boş boş bakar, çalan şarkılarda onu ararsınız, hani birlikte dinlediğiniz... Onun en çok sevdiği...

Loş odanıza birden aydınlık sızar, giderek yakınlaşır... Gözleriniz kamaşır... Bir de bakarsınız ki O gelmiştir... Yanınıza kadar gelir, elinizi tutar, hayal gibidir... Saçları dalgalanır, yüzünde ki gülüşü belirginleşir, elinizi tutar, hatta isterseniz başını dizlerinize koyar, saçlarını sevmenize izin verir, öylece saatler akar geçer... Aldığınız nefes alış verişiniz değişmeye başlayacaktır... Gözlerinin içine bakarken hep böyle hissetmediniz mi... Denizdeki dalgaların bir gidip bir gelişi gibi...

Tutup kaldırmak istersiniz, ona sıkı sıkı sarılmak, içinize sokmak ve bir daha bırakmamak... Hadi kaldırın ellerinizi tutmaya çalışın... Olmadı mı? Kaçıyor mu? İşte anladınız... Duygularınız sizinle yine oyun oynadı... Size getirdiği O değil, Onun hayaliydi... Hadi bırakın kendinizi, tutmayın, izin verin gözünüzdeki yaşlar aksın... Hatta bağıra çağıra ağlayın... Nasılsa yorgun düşeceksiniz... Ama rahatlayacaksınız... Biraz da olsa içiniz hafifleyecek... Ardından tatlı bir rüya, yine içinde O olan... Sonra uyanacaksınız, aynada bakacaksınız kendinize uzayan sakallarınıza ya da birbirine girmiş saçlarınıza... İstemeye istemeye de olsa, toparlanacaksınız...

Günler böyle geçip gidecek, önce her geçen gün sizi ona daha bağlayacak, sanki sizinleymiş gibi yaşayacaksınız, onunla konuşup onun için bir şeyler yapacaksınız. Derken günler yavaş yavaş alıştıracak onsuzluğa... Arkadaşlarınızla buluşacak, sinemaya ya da yemeğe gideceksiniz... Birkaç zaman sonra dudağınızın kenarındaki küçük tebessüm olacak... Her andığınızda içiniz burulacak ama asla unutmayacaksınız... Ne yaşadıysanız hepsi sizde kalacak, mutluluğunuzda üzüntülerinizde...

Siz istemeseniz de kapınızı bir gün bir kelebek daha çalacak... Ben geldim diyecek... Sonunu bile bile içeri alacaksınız... Önceki yangınları, çırpınışları bile bile tereddütsüz alacaksınız kalbinizin içine...

Onu da bırakacaksınız gidecektir, Ya sizde onun gittiği yere gideceksiniz... Ya da bu sefer giden siz olacaksınız... Aşkınızın büyüklüğü kadar acı çekecek ve bir o kadar da seveceksiniz...

Gidenlerin çıktığı kapıdan, içeri girenler daima olacaktır... Bırakın içeri giren O, kelebeğiniz, aşkınız olsun...

Ceren Aydın
Kayıt Tarihi : 16.9.2011 00:43:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ceren Aydın