Tam alışmışken yokluğuna, yıllar sonra kokun geldi yüzüme değen rüzgârla. Yürüdüm, görmezden geldim zamanın üzerindeki izlerini. Anılarımı sildim kaşla göz arasında. Hani olur ya, karşıma çıkıverirsin bir an ve sorarsın bana eskiye dair bir yara izini. Kaçtım işte!
Hem kaçtım senden, hem de anılarını kovaladım koşar adım. Ne garip bir çelişki insanın maziyi özleyerek kaçması?
“Hani” dedim içimden, “hani bir merhem bıraksaydı bari giderken”.
Sen gittin ve ben kaçtım zamandan…
“Korkakların işidir, kaçmak” derdin. Öyle ya!
Şimdi, “gitmek” kimlerin işi diye sorsam sana sevgili, ne dersin?
-Gitmek mi? Ben hiç gitmedim ki, öldüm sadece…
İnanmadım sevgili…
İşte, kokun geldi bu gün beni ziyarete.
Gidenler mi kokar yoksa ölenler mi sevgiliye?
Bir rüzgâr esti günün tam ortasından akşama doğru. Saçlarında sevgilinin kokusu, sesinde o eski aşk şarkıları. Şafak aldı eline doğan tüm sevdaları, gece saçlarının ucuna ölümü taktı. Karanlığa kavuştu yıldızlar, sevgili geliverdi ansızın. Teninde o koku, gözlerinde aynı mehtap ve yine o gülümsemesiyle…
Şimdi soruyorum;
Gidenler mi kokar yoksa ölenler mi sevgiliye?
Kayıt Tarihi : 27.10.2012 22:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kaleminiz daim yureginiz sevgi ile dolsun...
TÜM YORUMLAR (1)