O, Karadeniz’in hırçın dağlarından gelmişti. Rüzgârın sert estiği sisin dağları sardığı o yalnız tepelerden…
Orada deniz yoktu sadece uçurumların kıyısında dinmeyen rüzgâr vardı.
Ama şimdi
kadının şehrinde karşısında uçsuz bucaksız bir deniz uzanıyordu...
İlk kez böylesine büyük böylesine öfkeli dalgalar gördü.
Köpükler içinde çırpınan
gökyüzüne yükselip tekrar dibe çakılan o devasa su kütlesi içindeki çalkantıya benziyordu. İçinde bastırmaya çalıştığı her şey tıpkı denizin altına çekilip bir an sonra daha da hırçın yükselen dalgalar gibiydi.
Ne kadar bastırsa ne kadar unuttuğunu sansa da o da bir gün patlayacaktı...
Liman…
Herkesin durakladığı ama kimsenin kalıcı olmadığı bir yerdi.
O da kalamazdı.
Paslanmaya çürümeye burada unutulmaya razı değildi.
Ama gitmek de kolay değildi. Çünkü Karadeniz’in dağlarında büyüyen bir adam fırtınalı denizleri bilir ama böylesine büyük bir suyun ortasında kaybolmayı daha önce hiç hissetmemiştir...
Şimdi O limandan ayrılmak zorundaydı. Dalgalara bakarken anladı ki içinde ne varsa işte tam olarak dışarıda gördüğü buydu. Karadeniz’in dağları kadar sert denizleri kadar öfkeli ama bir o kadar da yalnızdı.
Ve belki de en çok bu yüzden gitmek kalmaktan daha çok acıtıyordu...
Kayıt Tarihi : 5.3.2025 01:31:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!