Dipsiz bir kuyu gibiydin
Düşmek, kaçınılmaz gibiydi
Cennet’in kapı aralığı gibiydin
Karanlığıma hükmeden küçük bir ışıltı
Peşine düşmek için bir fısıltı
“Emin misin?” Diye bir hırıltı
Nefeslerimin son kırıntısı
“Değecek.” Dermişçesine sırıttı
Bütün kemiklerim kırıldı düştüğümde
Melek-vari biri karşıma çıktı
Ellerini uzatıp, beni ayağa kaldırdı
İçimde, bir çığlık yahut bir haykırıştı
Yeniden doğuş’un çanları çalınmıştı
Yaşam’ın anlamı alınmıştı
Daha güzel bir şekilde mağdur olmamıştım
En güzel hırsız’ı tanımıştım
İçerdeki sesler, dışardakileri bastırmıştı
En güzel çığlıkları
Yokluğunda, sessiz duvarlara saklamıştım
Çığlıklar bile şaşırmıştı
Hüzün, yerini sevginin saflığına bırakmıştı
Duvarlar, rengini yazılarla değiştirmişti
Kutsallığa adını o vermişti
Tanrıça gibiydi demek isterdim
Ama
İhanete uğramış gibiydi
Tanrı tarafından insan bedenine
Sığdırılmaya çalışılmış gibiydi
Mütevazı olmaya çalışır gibiydi
Fark etmemi istemez gibiydi
O gözleri görmemi, istemez gibiydi
Ama
Geçti vakit, erişmiştim o’na artık
Heybetimce yazacağım
Beşeriliğe sığdırmaya çalışır gibiydim
Gözlerimiz, bir değil gibi
Fark ediyorum artık
Asla hakettiği gibi olmayacak
Benzetmeler yerini bulmayacak
Şahsına oturmayacak
Değerine, eşdeğer olmayacak
Ama
Sakladıkça kendime, sığdıramıyorum öylece
Başkalarına, kolayca senden bahsetmemi bekleme
Kendimi kaybederken, kendim olmamı bekleme
Uyandığımda, kendimi kandırabilmek için
Anında gözlerimi kapatıp
Geri dönmek istediğim
Bir rüya gibiydin
Ve
Sen de bunu bilirdin
Ben de etkisindeyim artık
Başlıyorum, asla değerini yansıtamayacak
Kelimeleri birbiri ardına koymaya,
Ne kadar koysam da
Hepsi adındaki bir harf etmeyecek
Kadar değerli olsan da
Birilerinin dile getirmesi gerekir gibiydi
Üstlendiğim için üzülür gibiydim
Sonu gelmeyen bir akarsu gibiydin
Yaşam’a can veren okyanus gibiydin
Bir orman gibi değildin
Bütün ormanlara can veren gibiydin
Doğa ana gibi değildin
Tüm yeşilliğe yağan
Ve
Asla dinmeyen bir yağmur gibiydin
Sanki içime içime yağardın
Her zaman bir köşede kıstırırdın
Aydınlığı ve gölgeyi dinlemezdin
Bulutlara aldırmazdın
Islatırdın ama ısıtırdın da
Sıcak yağan bir yağmur gibiydin
Bir kış gününde
Yüreğimi aydınlatan bir güneş gibiydin
Bir yaz gününde
Gece’yi aydınlatan yıldızların tümü gibiydin
Her gecemde
Huzur aşılayan dolunay gibiydin
Her yaradılış’ın saflığını yansıtan bir varoluş
Kış’ı, yaza döndüren dudaklara sahip
En soğuklar sana şahit
En sıcakları tattırdığın vakit
Sıcak, soğukla buluşunca
Dengeyi bulurduk
Tanrı taht’ından kalkardı artık
Her yeri sarardı sevgin
Kainat’ın ötesiydi yüreğin
Sığdıramadığım için
Hiç düşünmezdim, elini bırakmayı
Ama kaldıramazdım, bunca sevgiyi
Sevgi ne bilmezken
Bir anda geldin
Fethettin bir adamı, bakış’ınla
Taşırdın bir yüreği, aşk’ınla
Sarıyor kendine güzelce
Hapsoluş’u sevdiriyor
Ona özgürlükten fazlasını veriyor
Yerdeyken uçuyor
Demirlikler kendilerine acıyor
En güzel serinliklere yelken açıyor
En güzel denizlerin içinde yüzüyor
Ne yazık ki
Yokluğunda fark ediliyor
Ancak uzaktan bakınca
İnsan, kestirebiliyor endamını
Yüceliğe erişmiş bir ılgındın
Hafifçe eserdin
Herkes hissedemezdi
Narin varlığını herkes kestiremezdi
Hiç düşünmezdin gitmeyi
Ben sığdıramazdım, kendime gelmeyi
Senin yoluna taş koyamazdım
Sense bilmezdin, senin için gitmeyi bile
Göze aldığım gerçeğini
Kendini yer dururdun
Gidişim senin yüzünden diye
Böyle düşünmen beni her yerimden vururdu
İçim içimi yerdi atamazdım bu düşünceyi
Attığımı düşünürdüm, kendimi yakardım
Zihnim dolup taşardı gürültüsüyle, diğerlerini duyamazdım
Konu sen olunca dilim tutulurdu, konuşamazdım
Dudaklarım zincirlenirdi, oynatamazdım
Kalbim yanardı aşk ateşiyle, ağlardım
Yüreğim üşürdü sensizliğiyle, donardım
Göz yaşlarım yanaklarımda buz tutardı
Bir yangına esirdi ev’im
Elim ise bir diğerine
Alevlerin arasında bir yalnızlık yatardı
Eskisi gibi ısınamazdı
Bir resimden ibaretti artık
Duvarlar şahit olurdu bir tek, tir tir titrerlerdi
Deprem olur sanardım, kıpırdamazdım
Sensizlik çukurundaydım, nefes alamazdım
Sen gittin ama hep yanımdaydın, aldırmazdım
Aldırmazdım, her zaman işe yaramazdı
Kimseler dağlamazdı yaramı
Ne ben ne de başkası
Soluk bedenimden kan bile akmazdı
Kalp yolunu kaybetmiş olamazdı
Sen ise yerinden hiç aksamazdın
Olmasan, yaşam’ı anlayamazdım
Ten rengim değişirdi, sen aynı kalırdın
Tüylerim ağarırdı, sen baharı çağırırdın
Mevsimler geçerdi, aldırmazdın
Yaldızlı sözlere, kanmazdım
Hiçbirine benzemezdin sen
Hep aynı kalırdın
Her yerden de çıkardın
Saklanamazdın
Dilsiz olsam, aldırmazdın
Kulaklarımdan çıkardın
Belki de kimseler duymazdı
Sadece ben duyardım
Işık vurmayan duvarlara
Sana yazılan şiirleri asardım
Altına bir çukur kazardım
Mezar taşı gibisi kalmazdı
Ordan ayrılmazdın sanardım
Ama ben yersiz ve zamansızdım
Sen kendini bilmezdin, amansızdın
Canımı çok yakardın
En çok da kendi canını
Ben, o’na karalar bağlardım
Olmadık yerlerde
Olmadık zamanlarda
Kim bilir nelere yalvardım
Ben bile hatırlamazdım
O kadar şeyi, sağlam bir hafızayla
Kaldıramazdım
Belki de hafızamın intiharıydı
Kaldıramazdım diğerini
Bilsem de yapamazdım
Çözmeseydim ipi
Yazamazdım
Bazen yazmamayı dilerdim
Ve
Tek vasfımın, hiç olmamasını dilerdim
Bir ihtimal uğruna
Her şeyi
Bırakmayı yeğlerdim
Her şeyimi
Kollarıma sarabilmek için
Her şeyimi
Vermeyi dilerdim
Ama
Yanımda olunca düşünemezdim
Unuturdum her şeyi
Her şey şekil değiştirdi şimdi
Eskisi gibi yazılıyor
Ve
Eskisi gibi okunuyor
Ama
Daha fazla acıtıyor
Oluk oluk kan akıyor uzun zaman sonra
Karanlık yerini aydınlığa bırakıyor
Beyaz kağıt, Hep siyahmış gibi geliyor
Hisler, her şeymiş gibi görünüyor
Gözlerimi yeni açıyorum gibi geliyor
Gibiler, keşkeleri doğuruyor
Keşkeler, yerini neye bırakır
Bilinmiyor
Kayıt Tarihi : 8.12.2023 23:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!