...
Daha gençlik çağımın başında, mutluluk,
tasa ve sevdalarımın henüz yeşerdiği yıllardı;
çok kez ölümü çağırdım ve uzun uzun
oturdum o havuzun başına; düşündüm son
vermeyi umutlarıma, acıma. Ne ki, nedeni
Aklıma geliyor aşk savaşını ilk kez
Yaşadığım gün,ve şöyle demiştim:
Zavallı ben,eğer aşk dedikleri buysa,ne çok zorlanacağım
...
Oh,karanlıkların ortasında nasıl da canlı
Belirirdi o tatlı hayal,ve gözlerim izlerdi onu
Dönüp gelir gözlerimin önüne arada bir
Senin hayâlin, Aspasia. Ya kamaştırırsın aniden
Gözlerimi yollarda, toplantılarda
Ama hep başka suratlarda; ya da ıssız çayırlarda,
Güneşli günlerde, suskun yıldızlı gecelerde,
Tatlı bir melodiyle neredeyse doğar yeniden,
Ağır geliyor bana, doğru,
Seni ebediyen kaybedecek olmam. Zavallı ben,
Ebediyen uzaklaşıyorum senden. Parçalanıyor yüreğim
Bu sözleri söylerken. Artık görmeyeceğim o gözlerini,
Duymayacağım sesini! Söyle bana: Ama bırakmadan önce beni
Sonsuzluklara, Elvira, vermez misin
Sabahtı, günün ilk ışıkları süzülüyordu
penceremin kapalı kepenkleri arasından
karanlık odama; uykumun
gözbebeklerimi kapadığı en tatlı, en hafif anda
belirdi başucumda gölgesi o kadının;
baktı uzun uzun yüzüme; bana önceleri
Çok tatlısın sen, hem de güçlü;
egemensin aklıma baştan sona;
ürkütürsün, ama değerli armağanısın
tanrıların bana; içimi karartan
günlerimin yoldaşı; aşk düşüncemsin
sen benim, karşıma sık sık çıkan.
Dinleneceksin artık ebediyen,
Yorgun yüreğim benim. Öldü artık o son hayâl,
Benim ölümsüz sandığım. Öldü o. Hissediyorum,
Yüreğim, içimizde o tatlı hayâllerden,
Arzu da söndü, yalnız umut değil.
Dinlen sonsuza dek. Fazla
Sabah olmuştu, ve penceremin kepenkleri arasından
Gönderiyordu ilk ışıklarını güneş
Kör karanlık odama;
Uykum daha hafiflemişken
Ve daha da tatlılıkla gözlerimi gölgelerken,
Beliriverdi yanıbaşımda ve baktı yüzüme
Kadim kulenin tepesinden,
Münzevi serçe, köye
Gidersin cıvıldayarak gün ölünceye dek;
Ve gezinir ahenk vadide.
Çevreyi sarmış bahar
Havada ışıldar ve kırlarda sevinçle coşar.
İnsan aşkı hissettiğinde içinde, gözlerinin önünden tüm dünya silinir, sevilenden başka her şey görünmez olur, kalabalıklar, sohbetler, vs. ortasında, sanki yalnız başınaymışcasına soyutlanmış bir şekilde kalırsınız ve kafanızdaki o güçlü ve her zaman sabit düşüncenin esinlediği hareketleri yaparsınız, başkalarının şaşkınlığına ya da küçümsemesine aldırmaksızın, her şey unutulur ve sıkıcı vs. gelir, o düşünceden, o görüntüden başka. Aşk gibi, insanı çevreden böylesine güçlü bir şekilde soyutlayan başka bir duygu hissetmedim hiç ben, (...)
Dünyanın tüm geri kalan kısmı bana ölü görünse de, hiçbir zaman kendimi, sevdiğim zamanki kadar yaşıyor hissetmedim. Aşk yaşam demek, nasıl nefret doğanın yıkıcı ve öldürücü ilkesiyse, aşk da yaşatıcı ilkesi onun. (...)
(...) Aşkın en güzel anları, bir huzur ve tatlı bir hüzün hissettiğin, nedenini bilmeksizin ağladığın ve hangisi olduğunu bilmediğin bir yenilginin karşısında boyun eğdiğin anlardır. O dinginlikte, biraz rahatlamış olan ruhun, neredeyse dopdoludur, ve neredeyse mutluluğu tadar. Ruhun zevk ve hayâllerle en zengin durumu olan aşkın da en güzel yanı, zevke ve bir mutluluk gölgesine giden en dolaysız yol olan acıdır. (....)
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!