Getmek isteyirsen, behanesiz get,
oyatma murgulu xatireleri.
Sesi hemin sesdir, baxışın ogey,
gedirsen sesin de yad olsun, bari.
Sen deniz qoynuna tullanmış çiçek,
üstüne dalgalar atılacaqdır.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Sesi,imgesi,ahengi,manası yüksek perdeden bir şiir okuduk.Var ol şair; var ol Dr.Osman.
Behlül'ün 'püren ballar'ı dediği bu olsa gerek :))
Saygılar erenler...
Herkese Selamlar. Her iki Türkçeside güzel. Yazarıda kuruluda tebrikler. Ayrıca Üstad Karakoç' Allahtan şifalar.
Abdurrahim Karakoç Tedavi Altında
'Mihriban' başta olmak üzere çok sayıda şiiri bestelenen şair ve yazar Abdurrahim Karakoç, Konya Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi'nde tedavi görüyor.
Üstada Allah tan acil şifalar dilerim.
Google translateden kömək aldım.Xalide Bacı səhvim varsa düzəltəsin.
Gözəl şeir çox beğendim.Ayrıca uyğunlaşdırma da çox gözəl.
Bu gözəl şeiri yazan şair Nusret Kösəmənli'ye Allah’dan rəhmət diliyrəm. Şeiri Türkiyə Türkçesine uyğunlaşdıran süd anası sevimli(Doğrusu sevgili mi aceba? Google amca böyle yazdı OsmanAğbi. Yanlışsa benim suçum değil.Yanaklarından mıncırıyorum.) qardaşım Osman Tuğlu'ya təşəkkür edirəm.
Azəri qardaşlarımızın onsuz da normal danışma dili mende şeir intibaı oyandırır.
Könlündən dilindən şeir fışqıran gözəl qardaşlarımıza Bakı’ya salam olsun
Arkadaşlar,
Dün rahatsız olduğum için erken yatmak zorunda kaldım ve dolayısıyla son yorumları okuyamadım. Bugün sabah okuduğumda, sevgili Ali Rıza Atasoy,yorum yazan arkadaşlarımızı Amasya'ya davet etmiş, sağolsun benim de gitarımla kendilerine eşlik edebileceğimi yazmış. Elbetteki seve seve sevgili Atasoy.
Henüz bugünün şiirini okumadım. Fırsat bulur bulmaz okuyacağım.
Herkese güzel bir gün dileğiyle.
13. 01. 2011 tarihinde Osman Tuğlu arkadaşımızın sayfasında
Nüsret Kesemnlinin şiirine yazdığım yorum:
Azerbaycanın sevilen şairi Nüsret Kesemenli (1944 - 2004)
aşk şiirleriyle gençlerin sevimlisi olmuş,'mehebbet şairi' adını almış.
Nüsret deryadır, okundukça okunan şairdir.Şiirlerinin bir başka tadı, başka güzelliği var. Nüsret poeziyası ümmanına dalan bir daha çıkmak istemez onun derinliğinden.En çok beğendiğim sevdiğim şairler sırasında.
Osman bey, elinize, güzel yüreğinize sağlık benim için bundan güzel hedye olamazdı. Size minnetdarım.Uyarlamanız da orijinali kadar güzel. Bu şiire şarkı da bestelenmiş, İzzet Bağırovun ifasında dinleyebilirsiniz. Nette var sanırım
Nüsret Yusif oğlu (1946 29 aralık) Azerbaycanın Gazah (Qazax)bölgesinin Kesemen köyünde bir işçi aileinde doğdu. Orta öğrenimini Gazahda tamamladıktan sonra Baküye gelerek Azerbaycan Devlet Universitesinin gazetecilik fakültesini bitirdi (1966-71) Edebi ilgileri öğrencilik yıllarında başlamış. İlk şiir kitabı 'Sevirsense' 1971-de yayımlanmıştır. 1978-85 yılları arasında Azerbaycan Yazarlar Birliğinde danışman olarak çalıştı. Daha sonra Cefer Cabbarlı adına Filim Stüdyosu'nda redaktor olarak çalışmıştır. Azerbaycanda aşk şairi gibi çok sevilir. Çağdaşları içinde milli şiirlerinin çokluğu, hayat hadiselerine uyanık ve tenkitçi yaklaşımı ile belirir. Başlıca eserleri:
'Sevirsense' (1871)
' Gözlerimin Garası' (1975)
'Özüme Benzediğim Günler' (1979)
'Gümüş Uykular' (1981)
'Teklikde Danışag' (1983)
Nüsret Kesemenli 2004 yılında vefat etmişdir.
Nur içinde yat ŞAİR
'Sesi hemin sesdir, baxışın ogey,'
Ne sesim değişsin, nede gözlerim üvey baksın şiire,
Mən şeiri öz diliylə oxumaqdan xoşbəxtəm....
kutlarım günün şiirini her gitmeler gelmelere gebedir aslında.
Bu azeri kardeşlerimizin hepsi veysel veya karacaoğlan yahut ta yunus ...
Genlerimizin en derin yerlerinde nasıl da buluşuyoruz onlarla...
sevgiler , hürmetler sunuyorum duygularına şiirin...Osman bey in de esere ruhunu ilave eden ve o güzel akıp giden kelimelerine ayrıca teşekkür ediyorum...
Bu şiir ile ilgili 45 tane yorum bulunmakta