Devrimci bir Mecnun gibi çölden sıkılmıştım. Leyli, Leylai bir metropol isitiyordum. Geceleri gözlerine benzeyen, gündüzleri sözlerine, sevgine benzeyen. Sensizliğin kalabalıklığı gibi beni benle kaybeden, çıkmaz özlemler sokağında kayboldum, üstbenliğimle kendimi bulduğum seviler kentisin.
Heyecan doluydu, ılıman bekleyişin sınırındaydım.Gözlerin Leyla , sözlerin Şirin, tavrın aslımı onaran Aslı, nazların kurulu sevda saatim Nazlıcan gibiydi.
-Büyük aşkların mevsiminde seni yazgımın yazına almıştım. Bir kerenin içindeydi.Bir kere bağlanmıştım.
-Ama, fethi zor İstanbul’dun. Fatih’in olmak için önyargı surlarını çevreleyen sırlarının, diyemediklerinin, anlatamadıklarının, içinde kaynayan volkanın sessiz kitabını okumalıydım. Tavırların surlar gibiydi. İçinde içinin dehlizleri vardı. İçindeki çocuğun doyumsuz salatası vardı.Ben vardı, benden başka arayış çeşitlemelerin vardı.
-Gam gemilerimi karadan yürüttüm.Hüzünlerimi görmeden sana geldim.
- Çatışma çıkardı şehrinde.Ben, zorakiliğin gerillası,yüreğimde gri hasretler. Etrafını sarmalayan imkansızlığa karşı direnişteyim.
-Erteliyorsun aşka akan sevi nehrinin akışını.Öteliyorsun aşk şehrinin kadınsal ışıltısını. Öteberilere berilerini istifliyorsun.İkimizin eşit olduğu aşk için direnişteyim.
-'Bu ülkede kimse eşit olmayacak' Sen Gelmezsen Şehrime, sen salına salına yürüyüp sarılmazsan,yürek devletimizin rejimi hep tehlikede olacak.
-Bu rejimi kurtaracak rujlarına yakın öpücük saldırısındayım.
Seni içimde çok öptüm narım, yürek elmasım.
Şehrinde ıslanmayı,uslanmayı, bir ömür kalmayı göze aldığım Alamut Kalesi gibiyim. Ala bir yüreğim var.
Sen bahara açan çiçeklerin açılma anısın.Ben yanımda açılışını gördüğüm zamanın kavliyim. Öylece bekliyorum.
Yağmursuz, çiçeksiz, sensiz, bensiz, hangi baharın adı olur ki?
Seni öylece tutup ilklerinin bütün mahremlerinden öpsem içimizdeki kışı bitirsek böyle.
-Topallayan uzağına karşı zaman ayarlı sevgi bombalarıma yollasam, biraz daha yaralanır mısın sevdamıza.
-Yeniden iyileşmek için açık kalmış kollarıma koşmaz mısın?
Bir öpücüğün ezilmiş güncesi yapmamak için , dudak uçlarında beklettiğim sözlerimle sendeyim.
-Sözcüklerim öpüyor seni. Cümlelelerim bu yüzden rujunun renginde.
İncinişini iyileştirici yakınlık sıcağım var. Hadi, aç kollarını, bir sarımlık ömür sun bana…
İçimizde kapı arası kapalı algıların kapıları açmak.Ve gitmek bilincin odasına.Seni orada beklemek en güzeli. Hastalıklı egoları olmayan, bilinçaltı filtresi temizlenmiş, sosyal, aydın, kendini bilen,kendini seven bir yüreğin duruşu olarak sevdana kapına gelmek.
-Herkes gibi olmamak, herkesten çokları olan bir senli aşkperver olmak.
-Dışarıdan gelen destek ve onaylamaların doğrulunu tartacak terazini uyarmak. Herkesin algısı kendine açık, herkesin doğrusu kendine doğru.Oysa gerçekler çok başka.
''Düşlerinizi küçümseyen insanlardan uzak durun, küçük insanlar bunu hep yaparlar. Oysa büyük insanlar, büyük düşlerinizi gerçekleştirebileceğinize inanmanızı sağlarlar..''
* Mark Twain
-İç huzuru güçlü olan dünyanın en güçlü insanıdır.İç huzuru tümleyen dengeleri iyi bilmek lazım.Kendimizi bilmek.Yani ego haritamızı, bilinçaltı atlasımızı,üstbenlik kentimizi,onu besleyen,onu durulayan, onu özel kılan içsel eylemlerle sağlanır.
Bilinç kulemdesin. Bilincimin şulesisin. Alevlerin sevda şehrimde.Kuşatmalarım, keşiflerim, sabırlarım,imkansızlık surlarında.
Bir sır gibi, bir ışık gibi, bir ben gibi bana yakınsın bilesin Şulenar…
Hayrettin TaylanKayıt Tarihi : 20.2.2013 21:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!