DÜŞÜN gurubumuzun GERÇEK YAŞAMİKAYELERİ Çalışması olarak yazılmıştır.
Mevsimlerin en sıcak ayı ağustostaydık. Yılların yaşam stresini ve en çokta kendimle baş başa kaldığım yalnızlık saatlerimi değerlendiriyor, kendimi yenilemek ve yaşama daha güçlü sarılmak için var olan tüm verileri çarşaf çarşaf çıkarıp sonuçları üzerinde analizler yapıyordum.
Ertesi gün ve daha sonraki günler için kaygılarımdan kendimi arındırmaya çalışıyordum.
Kendi kendime dokunmuş ve hatta yerden yere vurmuştum. İçimde pişmanlıklar, kaygılar her şey birbirine karışmış ve ölümü düşünecek kadar ileri gitmiştim.
İntihar değil. Sadece yılgınlıktı benimkisi.bu nedenle ölürsem kurtulurum diye düşündüm sanırım.Ölümü uyumak gibi düşünüyordum.
Tüm işkencelerden sonra saatin sonradan 3.15 olduğunu öğrendiğim bir saatte.Büyük bir gürültü ve sarsıntıyla birlikte yarı uyanık, yarı uykuda bir durumda uyandım. Ayağa kalkmaya çalıştıkça zemin ayaklarım altından kayıyor ve bende yere çakılıyordum.
Diğer odada yatan çocukların korkulu bağırışlarına karşı sürünerek dizlerim üzerinde yanlarına gittim.Çocuklar ben tüm aile korkularımız birbirine karışmış birbirimize sıkı sıkıya sarılmıştık.
Bu haldeyken, evimizin başımıza yıkılmaması için kendimizi kapı aralığına attık.Kaç saniye yada dakika orda korkudan titreyerek durduğumuzu bilmiyorum.
Sonradan can havliyle kapıdan sokağa attık kendimizi.
Sokağa karanlık ve toz duman, insanların bağrışları feryatları ve çaresizliği hakimdi..Yer sarsıntılı aralıksın devam ediyor sokakta yıkılmayan binaların hareketliliği daha da korkutuyordu bizi..
Ailemle birlikte sokaktan kurtulmak için daha geniş alana bize en mantıklı gelen deniz kenarına gitmeye çalıştık, sokaklardan geçerken. Toprak altından insan sesleri geliyordu, inleyen, ağlayan, yardım dileyen….
Herkesin eşit olduğu bir KIYAMET günüydü. İnsanlar ölülerini terk etmiş birey olarak doğanın katliamından kurtulmuş olmanın şaşkınlığı içindeydi.
Depremin korkusu devam ederken Bize yaklaşık 15 kilometre uzakta Yalova AKSA fabrikasının kimyasal depolarının patladığı zehirli gazların etkisinden kaçmamız kulaktan kulağa söyleniyor ve tüm kalabalığı etkisi altına alan psikolojik zehirlenmenin etkilerini, nefes alamamak, kusmak gibi göstermeye başlamıştı. Arabası olanlar araçlarına sığabileceği ailelerini yanlarına alarak kaçıyorlardı…
Biz bir ailenden yaklaşık 23 kişiydik, tek bir binek aracımız vardı. Önce çocukları alıp kaçmayı kendi aramızda konuşurken bu kez çocuklar büyüklerinden ayrılmak korkusuyla ağlaşmaya ve ayrılmamak için ortalığı çığlığa bozmaya başladılar..Kaçabilseydik 4 kişinin sığacağı araçla en çok 8 yada 10 kişi binebilirdik. Biz büyüklerde seçim yapmak zorunda kalmıştık zaten.. Kimleri alıp kaçalım, kimleri ölüme terk edelim diye….
Bu seçimi, düşünmek bile insanlığımızı yaralamıştı, genç olmanın verdiği enerjimiz yaşlılara göre daha avantajlıydı. Ama tüm yaşama-ölme kaygılarımız, bencilliğimiz ilk günden başlamıştı.
İlk insan gibiydik. İlkel ve tek başına. Çevremizdekilerle yeniden doğmak yarışındaydık, ana rahminde başlayan mücadelemiz gibi…
Bu kez; Ağustos ayının tabiatına aykırı bir doğa zulmüne uğramış, sokakta çıplak bedenlerimizi koruyamazken bu kez şiddetli yağmurlar başlamıştı….
Tamamen ıslanmış bedenlerimiz bu kez soğuktan üşüyordu..Bir sokak ötede ayakta duran binalara bırak sığınmayı yaklaşmayı bile düşünmüyorduk. Binalar, yani İNSAN FİLOLARI insan mezarlıklarına dönüşmüştü….
Üçüncü gün gelen yadımlarlarla HAYVANLAŞMAYA başlamıştık.
Gelen çocuk mamaları ve sütleri büyükler kapış kapış birbirini ezerek paylaşıyor, birbirlerinden yarın için saklıyorlardı..
Belki devam eder,beklide etmem. Zaten buraya kadar yazdıklarımla iki paket sığara içtim.
Bu yaşanmış hikayede, her şeyi olup hiçbir şeyi kalmamış insanlar ile hiçbir şeyi olmadığı halde şimdinin zengin HIRSIRLARI da olacaktı ….
Yani Asıl mağdurlar yerine sahte mağdurların türediği İNSANDAN, HAYVANA dönüş ün hikayesidir.
Hekim Coşkun
http://gruplar.antoloji.com/dusun
Hekim CoşkunKayıt Tarihi : 20.1.2007 16:32:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
DÜŞÜN gurubu GERÇEK YAŞAM HİKAYELERİ Çalışmasına yazılmıştır.

Kabus gibiydi. Olayı yaşayan birisinden ilk kez bu kadar etkili bir 17 ağustos olayını okuyorum. Sevgili Hekim dost yüreğine sağlık. İnsanların gösterdikleri o güdüsel davranışlar tüylerimi diken diken etti. İnsan olmak her durumda geçerliliğini korumalıdır. Hele yıkım ve vurgun durumlarında daha önceliksiz ve daha insan olarak.
Bir şey yapamamanın izdirabi acısını her zaman yaşadık içimizde binlerce insanımızı gömdük kalitesiz malzemeden yapılmış olan binaların altına. Ve hiç kimse bunun hesabını veremedi. Kimse istenmedi de zaten hep suskun kaldı hesap soracak olanlar, Çünkü baştan kendileri suçluydu, Resmi binalar çok daha hızlı canavara dönüşmüş yatılı okullardaki çocuklarımızı yutup geçmişti.
Dost daha fazla bir şey yazabileceğimi sanmıyorum. Güçlü kaleminizi kutluyorum ve hiç unutmadığımız ve unutamadığımız 1999 17 ağustosuna tekrar geri dönüş yaptım hikâyenizle ve yine doldu gözlerim, bir kuş kalbi gibi çırpınıyor yüreğim
Bütün sevgiler sizinle olsun ve artık insanlar hayvana dönüşmesin.
Sevgiler
TÜM YORUMLAR (4)