Neşterle kesilen kurşun kalemlerimi hatırlarım
Çocukken...
Yürek sancılarıyla birlikte oynanan gençlik saklambaçlarını
Sonra o ipek yüzü hatırlarım, acısını, kaybedişimi...
Ağlarım.
Ağustos 1992
..
korkuyor muyum ne
Yaşlanmaya direnen gençlik
hala yaşıyor içimde
Yarışıyor genç kızlarla
Dilerim ölmez benden önce.
..
temiz bir ruh, galubeladan bir an...
hazirlan dunyaya! ana rahminde ilk zaman.
suyun içinde büyük bir dünyadan...
ruhun bedene giydirildi... iste bu yasam......
sirin bebeklik, lugati olmayan yasam..
senin sonunu hazirlar yaramaz heyecan..
..
Bebeklik ………….: Hüzzam
Çocukluk …………: Hüzzam Hicran Slow Caz
Gençlik ……………: Hüzzam Hicran Slow Caz Asabi Raks
Orta yaşlılık ……..: Hüzzam Hicran Slow Caz Asabi Raks Türk sanat Türk halk
İhtiyarlık …………: Hüzzam Hicran Slow Caz Asabi Raks Türk sanat Türk halk Nostalji ve Son fasıl
18.01.2012
..
Sızlanıp durur gönül dağlarım.
Boşa mı geçti gençlik çağlarım.
Gün batarken gece ağlarım,
Gençlik çağımın en son zamanı,
İstemem aşkı geçti zamanı.
Sana meylimi yoktur bilmeyen
..
Albümü karıştırdım efkarlanıp dün gece
Geçmişim siyah beyaz anılarla doluymuş
Her resmin arkasını okudum hece hece
Geçmişim siyah beyaz anılarla doluymuş
***
Kırkyıl geriye gittim başımda kavak yeli
Gözüm ne dağı görmüş ne de azgın bir seli
..
Soruyor mu bak,
Gençlik giderken.
Hiç haber verdi mi,
Ölüm gelirken.
Vermez ki...
..
"Bir gençlik bir çocukluk böyle geldi geçti işte.
Dolu dolu, neşeli, üzgün bütün duyguları yaşadık tattık.
Ve şimdi hayatın içindeyiz bir dal bulduk tutunmaya çalışıyoruz"
Dedi kadın.
"Bizde hala bir dal bulduk mu uğruna yakıyoruz" diye
..
Demişken Enes, size duyduğum en iyi ptofesyönel ordu ütopyasını anlatıyım… Seksenden öncesi başka sonrası başka hatırlasada hemen hemen herkes Beyazıtı bilir. Görsede bilir görmesede… İşte orda, yani Beyazıt meydanında bir tezgâhtar var. Genelde hediyelik eşyalar satar. Nazar boncuğunun türevleri işte… Adama genelde ‘Başkan’ diyorlar. Sebebi sanırım gençlik yıllarında çok sol düşünmesinden kaynaklanıyor. Bu rumuz onu genelde hiç rahatsız etmediğinden bende sebebini sormadım. Genelde yaklaşık elli yaşında bir adam… Dişleri beyazdan bile daha beyaz genelde… Zaten genelde ya yönetimde ki yanlışlıklardan ya dinin çıkarcı yorumlanmasından dolayı insanların sistemde ki yerinden ya da diş fırçalamanın öneminden konuşan bir adam. Manyak mıdır nedir genelde? Dişlerinin görüntüsünün güzelliğinden emin olduğundan olucak ki; gülüşü tutamıyacağınız kadar büyük ve samimi olan bir adam.
İşte bu adam günün birinde bana bir ütopyasını anlatmıştı. Onun fikrine göre günün birinde belki bin, belki binlerce yıl sonra, biz göremesekte dünyada sınır diye bir kavram kalmayacak. Dolayısıyla kimsenin askeride olmayacak, sınırsızlık sadece harita üzerinde değil, beyinlerdede gerçekleştiğinde suç oranı dibe çöküp ahlaki değerler akılcı değerlerle birleşince polislere ihtiyaç kalmayacak, kimsenin poliside olmayacak. Ve belki de işsiz kalan kolluklar, kıllığı bırakıp işsiz güçsüz gereksiz düşüne düşüne kendilerini sanata verecek. Ama günümüzde bu zorunlu görevler başka zorunlu görevleri olanlara ya da bizim zorunluluğumuz içinde bizden olmayıp adına suçlu ya da karşıt dediğimiz kişilere karşı ne yazıkki var. Bu yazıklığıda üzerine yeterince piyon konulmuş satranç tahtalarında değerlendiren siyasi bürokratik ve politik arkadaşlar, bi kaç piyonu zaman zaman eksiltip yenileyerek fırsata dönüştürmekteler gibi…
Şimdi iştemden sonraki kısmı ele alalım. Başı; savunmna anlayışının olmadığı ve savunma birimlerinin olmadığı bir dünya… Kıçı; malum şu an içinde yaşadığımız bildiğimiz birilerin rant sağlayıp çok para kazanıcak diye gençlerin hemde tahmin edemeyeceğiniz kadar saf temiz gençlerin adına şehitde deseniz fark etmez. Netice olarak öldüğü dünya… Ha bunun, işte bunun, şimdi kıçımı ütopya, başı mı?
..
Ne zaman eski adliyenin arka kapısının karşısında, Tüfekçi Yusuf İşhanı kapısının bitişiğindeki bürosuna girsem, bütün işini bırakır gülümseyerek kollarını açar bana Mustafa Bakkaloğlu. Arkadaşın bunca vefalısı az bulunur.
İlk oynadığı onunla bugünün arasından yarım yüzyıl geçmiş olmasına karşın, Ona her gidişimde tek ortak noktamız tiyatro olur. İkimiz de geçmiş günleri özlemle anar, son bir oyun oynayarak nostalji yaşama konusunda birleşiriz.
Bu konuşmamızın üstünden geçen günler boyunca isteğimiz hep düş olarak kalır.
“Gaziantep’te Tiyatrolu Yıllar”ı” yazarken Bakkaloğlu’nu es geçmek olmazdı. O, tiyatro’ya 12 yaşında başlayan bir sahne aşığıdı. Sahne sanatına gönül veren en az 50 kişiyi başına toplamıştı. Onlara kılavuz olmuştu.
Gaziantep Şen Tiyatro’yu, Gaziantep Gençlik Tiyatrosunu kurarak en az 50 oyun sahnelemiş, 50 oyunda da önemli rollerde oynamıştı.
Buluştuk. Yarım yüzyıl öncesine döndük. Günümüze doğru gelerek keyifle onun tiyatrolu günlerini andık.
“Şen Tiyatro” adının, izleyenlere neşeli zaman geçirmeleri için konduğunu sanırdım. Öyle değilmiş. Evlerinin bulunduğu Şenyurt Mahallesinde kurmuşlar mahalle arkadaşlarıyla ilk tiyatrolarını. Bu nedenle Şen Tiyatro olmuş üç duvarlı dünyalarının adı.
..
"İTİRAFLARIM" Adlı Kitaptan;
Kısa Cümle Derlemeleri:
/ İnancına / yetiştirildim! . / İnanç / çocukluk ve gençlik çağım boyunca öğretildi! . / Sadece öğretilenlere ve etrafımdaki büyüklerin inançlarıyla ilgili söylediklerine güvenmekle yetiniyordum! . / Bir güven duygusuydu! . / Ahlaklı bir yaşam sürmeye başladığında / bir insanın yaşamına ve yaptıklarına bakarak onun inançlı ya da inançsız biri olduğu yolunda değerlendirmeye gitmek / imkansızdı! . /
{ Kitap Adı: İTİRAFLARIM - Kitap Yazarı: TOLSTOT - Türkçesi: İlhan ÖZDEMİR - ANTİK DÜNYA KALSİKLERİ/İstanbul/2006 - Cümle Derleme: Kemal KABCIK / Antalya/15.11.2013 02:57:17 }
..
“Kitapların Işığından Edindiğimiz Varlığın Manasını Ebediyete Taşıyan Duyarlılıklarız Biz! .”
“ON BEŞ YAŞINDA BİR KAPTAN” Adlı Hikâyeden Cümle Derlemem:
İki direkli hafif bir yelkenli olan / denizlerinde uzun bir süre / donanmış olan dört yüz tonluk bu gemi, / yıllardır tarafından idare ediliyordu! . / Hızlı ve sağlam bir gemi olan / dünyanın her tarafına gönderdiği / en küçük gemilerinden biriydi! . / Emrinde beş tayfayla bir de acemi tayfa vardı! . / Bu mürettebat çok azdı! . /
{ Kitabın Adı: ON BEŞ YAŞINDA BİR KAPTAN – Kitap Yazarı: Jules VERNE – Tashih: Derya GÜNAY – Yayınevi: BİRŞELİK TOMURCUK GENÇLİK SERİSİ/İSTANBUL/2007 - Sayfa: 005 – Cümle Derleme Çalışması: Kemal KABCIK/ANTALYA/17 Ağustos 2014 Pazar 12:23:36 }
..
“Kitapların Işığından Edindiğimiz Varlığın Manasını Ebediyete Taşıyan Duyarlılıklarız Biz! .”
“ON BEŞ YAŞINDA BİR KAPTAN” Adlı Hikâyeden Cümle Derlemem:
/ Eğer esir iseler şimdi özgürlüğe kavuşmuş oluyorlardı! . / En yaşlısı, kısa zamanda konuşabilecek duruma geldi! . / Dördü de sağlam yapılı, güçlü insanlardı! . / Zamanının çoğunu eski arkadaşı / geçiriyordu! . / Durumdan hoşnuttu! . / Durmadan övüyordu! . / İyi bir denizci olacağını ve bilgisinin şimdiden çok iyi olduğunu söylüyordu! . / Eğitime gönderecekti! . /
{ Kitabın Adı: ON BEŞ YAŞINDA BİR KAPTAN – Kitap Yazarı: Jules VERNE – Tashih: Derya GÜNAY – Yayınevi: BİRŞELİK TOMURCUK GENÇLİK SERİSİ/İSTANBUL/2007 - Sayfa: 017,018,019 – Cümle Derleme Çalışması: Kemal KABCIK/ANTALYA/18 Ağustos 2014 Pazartesi 10:02:22 }
..
Yıllara yılları eklesem bitermi,
Deli tay gençlik dönermi,
Gözlerimi kapatsam düşler sönermi,
Böyle ömür sürermi
(Antalya/Konyaaltı..00:07)
..
geçti gençlik rüzgarıydı ağır bastı hayat
değildi istediğim geceler boyu serenat
kalbimde kor gözlerimde yaşlarla mutluyum
bir gün çıkarsın diye yoluma
arar dururum hülyalım
01/04/1992
..
Yağmur benden önce yapmış hesabını
Kendimden önce adım gitmiş cadde boyuna
Gençlik gözyaşlarından sonra beyhudedir hayat
Sürüklenip gidiyorum akan suyla
Cadde boyunda bir oluğun koynunda
..
Divane bir yolda yürüyorum.
Gençlik atından düşmemek çin;
Ya Rab! senin tevfikini diliyorum.
Bırakma ellerimi;
Sendeliyorum.
..
geleceğe dair
ne hayallarimiz vardı bizim
ne umutlarımız
gençlik işte
toz pembeydi herşey
yıllar geçti aradan
ne hayallerimiz gerçek oldu
..
MUSTAFA BAKKALOĞLU, HAYATINI HARCADIĞI TİYATROYA KÜS ŞİMDİ
Ne zaman eski adliyenin arka kapısının karşısında, Tüfekçi Yusuf İşhanı kapısının bitişiğindeki bürosuna girsem, bütün işini bırakır gülümseyerek kollarını açar bana Mustafa Bakkaloğlu. Arkadaşın bunca vefalısı az bulunur.
İlk oynadığı onunla bugünün arasından yarım yüzyıl geçmiş olmasına karşın, Ona her gidişimde tek ortak noktamız tiyatro olur. İkimiz de geçmiş günleri özlemle anar, son bir oyun oynayarak nostalji yaşama konusunda birleşiriz.
Bu konuşmamızın üstünden geçen günler boyunca isteğimiz hep düş olarak kalır.
“Gaziantep’te Tiyatrolu Yıllar”ı” yazarken Bakkaloğlu’nu es geçmek olmazdı. O, tiyatro’ya 12 yaşında başlayan bir sahne aşığıdı. Sahne sanatına gönül veren en az 50 kişiyi başına toplamıştı. Onlara kılavuz olmuştu.
Gaziantep Şen Tiyatro’yu, Gaziantep Gençlik Tiyatrosunu kurarak en az 50 oyun sahnelemiş, 50 oyunda da önemli rollerde oynamıştı.
Buluştuk. Yarım yüzyıl öncesine döndük. Günümüze doğru gelerek keyifle onun tiyatrolu günlerini andık.
..
Etekleri zil çalan coşkulu gençlik yazı,
Yavaş yavaş yerini hazana bırakıyor...
Bir zaman dalgalarla yıkanan kalp kumsalı,
Sütliman bir mendirek, artık huzur arıyor
Tüm uçarı hevesler şimdi öyle uzak ki,
Ne lüks bir otomobil, ne dünya seyahati
..