Gençtim, kaç yaşında bilmem ki ruhum,
Bir günün sabahı gibi taze, dingin.
Yirmi yaşım, gümüş bir hançer gibi parlar.
Gelecek bir sır gibi, kaderin izi hayatın
Yine akşam, tenimde bahar uykusu,
Yıldızlar bir sır verir, fısıltı olur tenimde
İçimde büyükannemin masalları ağlar;
O, hüzünlü bir kelebeğin kanat vuruşu
Büyüdüm, dokunan hayat kilimim ilmek ilmek.
Saçlarım, rüzgarın taranmamış tarlası şimdi,
Gözlerim, denizden çalınmış ilk mavinin kendisi.
Ruhum bekler, bin yıllık bir gökyüzü duruşuyla.
Çıkarırım masalların hüzünlü ipliğini
Sonra dokunurum, sonsuz bekleyişine bir bir
Bekler ki genç, kendi sırrını söylesin.
Dinler, parmak ucunda tuttuğu sessizliği,
Çünkü o bekleyiş, aslında yuvaya dönüş..
Ve nihayet, o el değmemiş maviye dalarım.
Artık dokunurum, bu sonsuz bekleyişin yerine,
Kendi desenimi çizdiğim, yeni bir güne.
Gölgem, sırtıma sapanla vurulmuş bir yük,
Boydan boya uzarken camdan tavana dim dik
Parmaklarımda kırık bir kemanın son tınısı.
Ve ruhum, yine o ilk sabaha çağırır beni.
09-10-2025
Erkan ArslanKayıt Tarihi : 9.10.2025 20:42:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!