Her ortasında kaybolduğumuz şehir, aslında kalemimizi kıran savcı. Her yalınayak dolaştığımız sokaklar şimdi hayallerin olmazı. Çırpınan bedenimize astığımız umutlar işte böyle harcanıyor. Çünkü ya kayboluyoruz, ya da yalınayak dolaşıyoruz. Ve bize doğru dürüst yaşamak yasak!
Saçlarımızı yüksek kaldırımlarda dökerken arkadaşlarımız sırasıyla gidiyordu, bilinmezler dünyasına. Oturup ağlaşırdık garip şarkılar eşliğinde. Geçen yıllara, güzel günlere ve bir daha yaşanmayacağını anladığımız anlara… dövüşmüştük. Hem de hiç durmadan. Zalime, hayına, kötüye… Tüm insafsızlığa karşı dövüşmüştük. Gün geldi yendik te.zafer şarkılarıda söyledik. Ama yenildiğimiz kavgalarda vardı. Yalnız kaldığımız da; aşkı hissederken ilk, güzel bir ülke için hayaller kurarken… Ve anladık ki bize insan gibi yaşamak yasak!
Ne zor şey aslında gelip geçenleri özlemek. Ve umudunu yitirmek. Dünyanın içinde kendimize bir edinmeyi değil de, dünyayı kendi içimize çekmeyi istemek ne zor şey…
İlkokulda ki arkadaşlar özleniyor eski fotoğraflara bakarken. Onların o saf bakışları odamızın içinden eksilmeyen kardeşlik türküsü. Çünkü daha başka şey dostluk o zaman; mevsimler, yıldızlar, günler…
Umutlarımızı ve hayallerimizi daha da daraltırken yaşımız ilerlediğinde, önlüklü çocuğun heyecanı da tükenip gidiyor. Ne boş sayfalara resim yapma heyecanı kalıyor. Ne de şarkılar şiirler ezberlemenin. Ve artık bize insan gibi yaşamak yasak!
Gündüzleri dalıp gidiyoruz hayatın renklerine. Ne olduğumuzu, nerden geldiğimizi unutup hülyalara dalıyoruz. Kendimizi teslim ediyoruz sahtekar güneşe – güneş sahtekar diyorum, çünkü akşamları bizi bırakıp gidiyor- Ve yine gece oluyordu, yalnızlığımız hortluyordu birden bire. Yine de biliyoruz bize doğru, dürüst yaşamak yasak!
Ulvi KoçuKayıt Tarihi : 23.12.2008 20:24:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Nisan 2006 Tekirdağ
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!