Çığlıklar var içimizde. Yaz güneşi, zemheri soğuğu gibi. Okyanusların derinliği kadar uzak çığlıklar…
İçimizde amansız çığlıklar; sonbaharın ağaçları gibi. Giden sadece biz değiliz kayıplar ülkesine. Giden; zaman, düşler, arkadaşlar… giden; yıkılmışlığın baharında ki gençliğimiz, durmadan özlemini çektiğimiz çocukluk. Giden; geri gelmeyen sayısız düş…
Bahar aylarında koşuşturduğumuz çayırlara şimdi girmek yasak. Saklambaç oynadığımız yerlere ise kocaman binalar dikilmiş. Dışarıda bir çocuk bağırmıyor artık “ gel top oynayalım” diye. Çünkü top oynayacağımız ve nefes alacağımız yerler çoktan satılmış.
Rüzgarlar estiğinde bahçemiz coşkulanırdı. Çiçekler bağrışırdı. Çocukluk işte; korkardık zaman zaman “ ya rüzgarları da satarlarsa” diye!
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
Nice revnaklı şehirler görünür dünyada,
Devamını Oku
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
Nice revnaklı şehirler görünür dünyada,



Çığlık çığlığa da susarmış insan!
Çığlık çığlığa da susarmış insan,
Şimdi öğreniyorum...
Kendi kalabalığında,
Kendine çarpa çarpa bile yalnız kalabilirmiş...
ALINTI
Çığlığın çığlığımdır biliyorsun....
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta