Gençliğimizin Ders Notları 1

Ulvi Koçu
183

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Gençliğimizin Ders Notları 1

Çığlıklar var içimizde. Yaz güneşi, zemheri soğuğu gibi. Okyanusların derinliği kadar uzak çığlıklar…

İçimizde amansız çığlıklar; sonbaharın ağaçları gibi. Giden sadece biz değiliz kayıplar ülkesine. Giden; zaman, düşler, arkadaşlar… giden; yıkılmışlığın baharında ki gençliğimiz, durmadan özlemini çektiğimiz çocukluk. Giden; geri gelmeyen sayısız düş…

Bahar aylarında koşuşturduğumuz çayırlara şimdi girmek yasak. Saklambaç oynadığımız yerlere ise kocaman binalar dikilmiş. Dışarıda bir çocuk bağırmıyor artık “ gel top oynayalım” diye. Çünkü top oynayacağımız ve nefes alacağımız yerler çoktan satılmış.

Rüzgarlar estiğinde bahçemiz coşkulanırdı. Çiçekler bağrışırdı. Çocukluk işte; korkardık zaman zaman “ ya rüzgarları da satarlarsa” diye!

Pembe renkte küçük bir topumuz vardı, üç beş tane de misketimiz. Sanki servetti onlar bizim için, hiçbir şeye değişilmezdi. Bizim için değişilmeyen bir şeyler daha vardı çocukken; bir kalem ve bir kağıt –eski de olsa-.

Çıplak ayaklarla körebe oynadığımızda anladık ki gözlerimiz olmadan, duyduklarımız anlamsız. Ve durmadan hainleşen şu zamana karşı anladıklarımızdan biride oynadığımız körebe, aslında gerçeğin hazin bir provası.

Bırakıp gidilen onca hatırayı sığdırdığımız sayfalar, hiç çıkmıyor sakladığımız yerden. Kimse bilmiyor yerini, o sayfaların. Kimse sormuyor hiç. Yorgunluğumuzu sıkıştırıp atarken uçsuz bucaksız ülkelere, saçlarımızı döküyor çocukluğun özlemi, uçurtma uçurduğumuz günler…

Simsiyah satır aralarında duruyor hasret çektiğimiz aylar. Ama öyle bir hicran ki çocukluk, geri dönmek için yetmiyor yazılan yazılar. Koşuşturup dururduk akşama kadar. Dünyayı anlamaya çalışırdık. Ve dünya; iyi rolünü üstlenmiş kötü bir oyuncu…

Kitaplara ilham kaynağı olan ömrümüz şimdi küskün bize. Çünkü umut adına girişilen kavgalar bitirdi onu. Yine de tesellidir bize yazılan şiirler…

Her yolun başlangıcı; aslında çocukluğumuzu çalan hırsız, gösteriş meraklısı bir ünlü. Ama asıl olan kaybolduğumuz dönemeçlerin ihaneti. Belki, belki bu kadar çabuk yitirmeseydik çocukluğumuzu, büyümeyi bu kadar çabuk istemeseydik kimbilir böyle üzülmezdik şu gecenin yarısında…

Şimdi geçiyor artık yaşımız. Askerlik kapının ucunda. Hayat üstümüze üstümüze geliyor hiç durmadan. Şimdi küçük pembe topumuz, üç beş misketimiz yok. Ne rüzgarların dost bakışı, ne de yağmurların yoldaşlığı…

Çığlıklar var içimizde. Kimseye denilemeyen, kimliği bilinmeyen. Ve çocukluğumuzun hasreti, ve çocukluğumuzun özlemi yüreklere musallat olmuş zalim yara. Her yanımız anlaşılmayan roman, yazılmayan öykü. Her yanımız kayıp, acı ve hüzünle geçmiş yıllar sağanağı…

Ulvi Koçu
Kayıt Tarihi : 23.12.2008 20:21:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Mart 2006 Tekirdağ

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mine Karagüler
    Mine Karagüler

    Çığlık çığlığa da susarmış insan!
    Çığlık çığlığa da susarmış insan,
    Şimdi öğreniyorum...

    Kendi kalabalığında,
    Kendine çarpa çarpa bile yalnız kalabilirmiş...

    ALINTI

    Çığlığın çığlığımdır biliyorsun....

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Ulvi Koçu