… Demişlerdi ona “Ak güvercin kara haber getirdi, Yârinin kısa ömrü elendi…”
Yaralıydı genç, bu haber yıkmıştı can evini… Sarmıştı ümidinin kollarına, içinde titreyen kederini…
Susuyordu genç, dört bir yanı matem sarılı… İlerliyordu pervasız adımlarla, mazgallarında ümit kazılı… Korkuyordu, içi titriyordu; bakışları çaresiz… Adımları üşüyordu, yine de ilerliyordu, ümidi metanetsiz.
İçinde duayla yeşeriyordu can veren ümidi, yârinin zülfünde gizliydi hayatının kaderi…
İlerliyordu musalla taşının yanına; titriyordu elleri, Etrafındakiler dedikçe “işte o” diye, “susun” diyordu, “benden başkası bilemez yârimi! ”
Minik bir güvercin kalbi gibi titriyordu sinesinde elleri, denedi, lakin kaldıramadı ilkinde beyaz kefeni… Sarsılmıştı, bu an yıkabilirdi onu, ateş parçasına dönen elleriyle ovdu boynunu… Bakmalıydı artık, inanmamalıydı “öldü! ” diyenlere, lakin uçup gitmişti cesareti, onu bulduğu yere… Kapattı gözlerini, kubbelerde yankılanıyordu salalar, dinmişti bir an olsun aklındaki kâbus dolu rüyalar…
Korkusunu sarmıştı ümidi, beyaz kefenin örttüğü yüzüne doğru götürdü elini…
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta