Biz dalgalar, fırtınalar kahramanı yiğitleriz.
Ufuklardan ufuklara haber sorar, gezeriz.
Güneşlerde uyuklayan yamaçları,
Kalbi durgun tarlaları bıraktık.
Gölge veren ağaçları
Sevmiyoruz biz artık.
Sevgilimiz,
Maviye,
Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine.
Rüzgarda asi,
Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Devamını Oku
Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine.
Rüzgarda asi,
Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Yalnız başına bir vatan engin denizler
Yalnız başına bir devlet olana
Bir zamanlar
Şimdi dünya bir köy okyanuslar bile bir havuz
Bir şehir kuramazsın devlet var
Bir devlet kuramazsın küreleşme oldu
Durup dururken ben Naki demenin anlamı yok,
Ben Türk demenin de ben Müslümanım demenin de
Dua ederiz ama
ve Tanışıklık edip sohbet ve ya tartışabiliriz de her şeyi
Şiirde yazabiliriz her şeyi.
Ve de var olan hiç bir şey kalkmaz, yok olmaz.
Bir aşama kaydedip anlam farklılığı değişmiştir.
Misal ücretli kölelik.
Aslında özü Allaha kulluktur, kulluğumuzun bir uyum paylaşımıdır.
Bir geçinmek üzere.
Anlaşma bir sonuca varmadır.
Bir şey bilmiyorsan işe çıraklık edip uymak zorundasın ve topluma da bir gelenek görenek içinde uymak zorundasın.
Misafirsen ev sahibine uymak zorundasın bir yerde.
Güzel olan bir objenin mekana uyması gibi güzel olan insanında topluma daha iyi uyması gerekir.
Kaptan nikah kıyarken gemiciler denizin özerk bir vatandaşlarıdır.
İslamiyet köleliği kaldırmadı sadece onun başka milletlerce uygulanan gayr-i insani ve gayr-i vicdani ağır şartlarını hafifletip köle ve cariyelere hoş muamele edilmesini tavsiye etti ve de hayata geçirdi.
Cariye diye kadın kölelere denir ve onlarla hür insanlarla yapılan nikah akti yapılmaz. Yani onlarla sahiplerinin cinsel ilişkiye girmesi için nikah şartı yoktur.
Resulullah-s.av.-'ın iki buçuk yaşında vefat eden oğlu İbrahim Mısırlı bir cariye olan Mariye isimli cariyesinden değil miydi?
Yok mu Kesra bey? Siz hiç bu husustaki ayetlere bakmadınız mı? Eğer ayetlere bakmadıysanız Resulullah ve ashabının hayatından da mı bi-habersiniz? Bu mevzuda onlarca ayet ve yüzlerce hadis ve rivayet var oysa.
Unuttuğum bir hususu daha ilave edeyim şöyle ki: İntihar dinimizde affı olmayan büyük günahlardan olduğu için bir Müslüman bir Osmanlı levendinin bir kadın için kendisini öldürmeye teşebbüs etmesi söz konusu olamaz.
Osmanlı döneminde Batılılar bizi parçalamak için ırkçılığı hortlatıp Türkçülük akımını içimize sokana ta kadar hiç bir Osmanlı vatandaşı ırkını ortaya atıp da ben Türküm ya da ben Kürdüm ve yahut ben falan ırktanım demiyordu. Çünkü İslam bize ırkçılığı "ASABİYET-İ CAHİLİLİYE - olarak anlatıp bu gibi şeylerden uzak durmamızı öğütlüyordu.
Yine hiç bir Müslüman asker "İLAY-I KELİMETULLAH" fedaisi olmaktan başka bir gaye gütmezdi.
Ayrıca: hiç bir müslüman asker dinimizde haram olduğu için- esirler, cariyeler dışında- kendi nikahlısının dışında başkalarının mahremine yan gözle bakıp müslüman kardeşlerinin kara gözlü kızları için Türkü yakmazdı.
Kalenderilik, bir sapık tarikat olup istisnai bir azınlığın dışında Osmanlıda rağbet bulan bir akım da değildi. Çünkü bu akım şii olan İranda doğan bir tarikattı ve Osmanlı da İran ile o zaman devamlı harp halinde olduğundan onlardan gelen böyle şeylere pek rağbet etmezdi.
Enis Behiç’in en güzel manzumelerini oluşturan “Gemiciler 1'' ve ''Gemiciler 2'' şiirleri aslında “Venedikli Korsan Kızı”nın bir parçasıdır.
Şair bu şiirlerde, Kânunî Sultan Süleyman dönemindeki Barbaros’un kahramanlıklarına göndermede bulunmaktadır.
Şair denizle ilgili şiirleri kaleme almadan önce uzun süre Osmanlı denizcilik
tarihini okumuş ve konuyla ilgili kitaplardan terim bağlamında çok faydalanmıştır.
“Gemiciler 1”de, bayrağın fedaisi sayısız Türk genci, hilale şan arayan korku bilmez gemiciler olarak tanıtılır. Gemilerinin rehberi yıldızlar olan bu yiğitler, denizde dalgalardan çıkan bahtiyar nağmeleri o geride bıraktıkları sevgili yurtlarına gönderirler.Gazilerin kılıçları her zaman kanlıdır. Bunlar bayrağa şan arayan yiğitlerdir.
“Venedikli Korsan Kızı”nda şair, Akdeniz’de Venediklilerle yapılan mücadeleyi anlatır. Geminin adı “Deniz Ceylanı”, kaptanı ise korku bilmez “Gamsız Reis”tir. Tüm leventler “serdengeçti” korsandırlar. Venedikli bir gemi ile karşılaşan leventler yaman savaşıp on altı şehit verseler de gemiyi ele geçirmişlerdir. Herkes Venedik gemisinin ganimetini paylaşır. Şair, kendisi kaptan köşküne bakarken güzel bir kız görür. Bu, Venedikli bir kadındır. “Elâ gözlü, minimini bir Venedik gelini” olan bu güzele sarılarak “sen de benim payımsın” der.
“Uğursuz Baskın” âdeta bu şiirin devamı niteliğindedir. “Deniz Ceylanı” “Akdeniz’in kartalı, kuş gibi, koca yiğittir”. “Bizim gemi Akdeniz’de; Akdeniz’in kalbi bizde;/ Deniz bizim kalbimizde” diyerek giden leventler yine bir Venedik gemisiyle karşılaşırlar.Tanrısından
kuvvet alan Türkler din kuvvetiyle yine korsanları tepelemişlerdir. Fakat yangın çıkması sonucu mal peşine düşmezler ve ileriye doğru açılırlar. Ancak geçenlerde şairin ele geçirdiği Venedikli gelin güverteye çıkar. Leonora adındaki bu gelin, artık şairin sevgilisidir. Bir Venedikli, iki el ateş ederek kadını öldürür. Buna çok üzülen kahraman levent, tam kendini öldürecekken “Gamsız Reis” hançeri elinden alır. Onun, öç almadan ölmemesini söyler. Zaten Venedik gemisi de bu arada batmıştır. Kahraman ağlayarak gözyaşı döker. Bu yaşlar onun “matemdaşı” olur.
**
Kâzım ÇANDIR'ın Enis Behiç Koryürek’in Harp Edebiyatı Konulu Şiirleri Üzerine Bir İnceleme adlı makalesinden özetle alıntılanmıştır.
Evet işte şiir.
Bu şiir ile ilgili 8 tane yorum bulunmakta