Gelsen Diyorum Şiiri - Ömer Yüce

Ömer Yüce
36

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Gelsen Diyorum

GELSEN
DİYORUM...

/ Hasretinle yandı gönlüm.../

Neşet Ertaş'ın,
“yine gönlüme bir hâl oldu” dediği mevsimdeyim;

Kâtip, arzu halimi yaz yâre böyle...!!!

...

Hassas gönüllere,
ağır gelen bu mevsimde,

kalbimde hüzün,
yüzümde tebessüm,

dalıp gitmişken hayallere,

aklımdan geçersin isim isim,
renk renk desen desen,

kendinden utanırsın ne
kadar özlendiğini bilsen.

Ben böyle güzel havalarda
düşerim hasret girdabına,

başımda kavak yelleri
deli dolu eserken,

seni hatırlatan
herhangi bir şarkının
herhangi bir yerinde

cemre gibi çıkıp
gelsen.

...

Ufukta
küme küme toplanmış
simsiyah bulutlar,

birazdan iri iri toprağa düşer yağmurlar
her kışın sonu bahar,

ayların Yusuf’u Nisan’da gelsen.
...

Bu bir iç yaradır,
içten içe kanayan,

herkese gizli sana ayan,

İster Mayıs olur,
ister Nisan

kiraz ağaçlarının
gelinliğini giydiği zaman
gelsen.

11

Sabır noktasını zorluyor
çoğalan hasret artan özlem,

yağmurlu bir ikindide
dar vakitte gelsen,

sana çay demlesem,
laf lafı açsa konuşsak eskilerden,

“Sen gittin kalbim küçüldü
bir şey koptu içimden...” deyip,

lafa girsem.

“ karşılıklı oturup ağlamadan
kıymet biçilmiyormuş hayata...”

deyip cevap versen.

Sen bana imalı,kinayeli
şeyler söylesen,

yine tartışsak,bağırsak,

sonra konuyu değiştirip
tatlıya bağlasak.

Devran böyle dönse,
dönüp dolaşıp aynı yere gelsek,

halimize bakıp gülüşsek...

Ben sana pişman bir adam edasıyla,

“Yaşamı oluruna bıraktım
canımı dişimede takmıyorum,

boşverdim hayatı artık
eskisi gibi çalışmıyorum “

desem.

Sen yine hınzırca
bir gülümsemeyle,

“Sen sayısız hevese,
sayılı nefes harcadın

herkese yetiştin,
bana geç kaldın

değdi mi bari? ...”

desen.

Soğusa tekrar ortalık,

ben,
“Yaşamak tekrarlanmayacak
tekrar tekrar kırma beni,

yokluğunda öğrendim her şeyi...”

desem,

lafın tam tıkandığı yerde lafa girsen,

“Baharımı çok seviyorsun yazımı ?”
diye sorsan,

ben,

“geldiğin mevsimi “

deyip espri yapsam.

Hafifçe gülsen.

Sonra yavaşça yerinden kalkıp
içeri girsen.

Masa üstünde duran telefondan
bir müzik açsan,

“bu şarkıyı hatırladın mı?”

diye sorsan.

“Hasretinle yandı gönlüm
yandı yandı söndü gönlüm
evvel yükseklerden uçtu
düze indi şimdi gönlüm...”

ikimizin olduğu
bir siyah beyaz fotoğraf anısında,

gittiğimiz ilk film “Dönüş” desem,

perde de başlarına geleceklerden habersiz,

Türkan Şoray,
Kadir İnanır ve Oğulları...
ve elim trafik kazası...”

fonda Süha Okuş’un okuduğu bu şarkı...

“Gözlerimde kanlı yaşlar
hasretin bağrımda kışlar
başa geldi olmaz işler
bin bir dertle doldu gönlüm...”

İkimizinde tüyleri diken diken olsa
göz göze gelsek,

Ben “Süha Okuş daha güzel okuyor”desem,

sen “hayır, Edip Akbayram daha güzel okuyor” desen,

Son kıtayı Edip Akbayram’la
birlikte söylesek,

“...Gelecektin gelmez oldun
halimi hiç sormaz oldun
yaralarımı sarmaz oldun
yokluğunda soldu gönlüm...”
...

Hasretin,
çaresizliğin,
yürek yangınlarının en güzel anlatıldığı
bu şarkıyı birlikte söylesek.

Hiç bir konu da anlaşamıyor olsak bile
bu konuda anlaşsak;

İnsanın duygu yüküne meze olan
bu şarkıyı,

yazan,
besteleyen
her kimse,

“adam öldürmeye tam teşebbüs” suçundan yargılasak,

hatta öbür şairlere ibret için

darağacı kurup assak...!!!

Öyüce

Ömer Yüce
Kayıt Tarihi : 7.7.2022 18:52:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ömer Yüce