Galileo, toplum nezninde karşı çıktı, görüleni inkar eden soyut düşünceye. Zamanın önemi var mıydı? Kitle silahı olan dinin karşısında olması onu nasıl bir davanın içine sokar.
Kepler'in yasaları kadar şanslı değildi Galileo. Ne var ki sorulan cevapsız soruları cevaplayacak bir Newton biraz daha erken gelebilseydi. Galileo kadar yasalar da daha farklı anlamlanabilirdi.
Kilise çevresinde yaşasaydı bilim. Şarapta ıslanır, vaftizle ulaşırdık gerçeğin merak edilmeyen, yosun tutmuş karanlığına. Karşı gelmek kadar meçhul bir durum olabilir miydi?
Peder en büyük bilim adamı olsa; Sorgulanması sorunlu bir tanrı inkar edilemez bir matematik içinde boğardı gerçek sevdaları. İki kere iki değildi mesele. Kaç tane yol vardı cevabı beş olan önemi kalır mıydı?
. . .
Aslında hayat ne başlıyor, ne bitiyor. Küçük bir itici güçle koca devranlar etkileniyor. Küçük bir hareketle var olmuştur dünya. İnsanlık, büyük patlama, yalan ve curcuna...
İnanmıyorum insanlığın kanıtlanabilir olduğuna. Düz ve avam bir dünya. Yani bu noktadan. İnsanları anlamak için çıkmadım yola ama hakkımda neler söylenir bilirim. Ahu bir ahdım var. Var olmak için nice çaba yatar bahtımda.
İsterdim çocukken bilgilenmek. Yaş ilerledikçe aydınlanmak. İnsan keşkelerinin suçunu kendisine kesemiyor. Sevmekte olduğun insanlara bir küçük nefret tanesi tutuyor, bırakamıyorsun.
Düzelir elbet. Peki inanıyor musun? Yaşadığın kader senin çizdiğin sınırlara mı hizmet ediyor? Ben düşünmüyorum. Kirletiyorum kalbimin derin köşelerini. Pes ediyorum hayatta. Zorunda olmaktan nefret ediyorum. En az uyandığımda batmakta olan güneş kadar, beni kandıran o düzenbaz dakikalarca içim acıyor. İnsanlar uzakta kalsa ya yıllar ilerlerken benden uzağa gitseler, en meşru günahlar noktasına.
İnsanlığın en ücra noktasında zerzenişleniyorum. Biraz şalgamla güzel gittiğini söylerler. Çözümün net olduğu ülkelerde. Net çözümler istiyorum. Anlamıyorum. Sorgulamaktan yoruldum.
. . .
Bülbül kadar değerli, bir kafeste yüreğim. Ben bir kuşsam onlar nasıl kuş olabilir? Mutluyken bulduğum gülden tutun; şarkılarımı ağzımdan, vatanımdan beni aldılar. Kalmadı ağzımda dolanan yeni bir tadın neşesi. Dünya tersine dönseydi daha mı iyiydi?!
Yoksa her yirmi dört saate aslında bu mu oluyordu? Evren nihayet sorgular oldu bizi!
Bak insanlık enkaz altında. Peki ya doğru kişiyi mi suçluyor yüce kudretin haylaz buyrukları? Bir çocuk gibi anneyi mi suçlarız; oyuncak almadığı için yoksa babayı anneye para vermediği için? Her ikisine birden mi?
Toplum suçlu annenin para beklediği bir dünyada; fakat toplumu işaret eden duygu veya duygudan da öte benliğim kaldıramıyor olanları.
Arkım sıra kaçıyorum kendimden. Biri beni anlasa da kendime gelsem. Yorgun bir kuş nereye konmalı? Ucuz betimlemeler yapıyorum. Çevremde manevi bir sevgi kalmadı. İnsanlar bir bir yok oluyor. Hayatım birinin hayatına dokunuyor mudur?
Ferhat ÇiğdemKayıt Tarihi : 16.5.2023 17:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sakinim aslında, ruhani bir arzuyla. Çok yol kat ettim. Bu kez gelişim kişisel olmayacak. Geri dönmek için fazlaca geciktim.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!