Gelinlik Kızın Ölümü

Melih Cevdet Anday
60

ŞİİR


217

TAKİPÇİ

Gelinlik Kızın Ölümü

sela verilirken kalktık kahveden ,
cumaydı,yılın en beklemiş günü,
yemeni gibi üstünde tabutun,
gölge veren ağaçsız bir gökyüzü.
kızın babası yanımızda,boyu nuzun,
zayıf,ağzında mırıltılar,
on köylü,iki subay bir tezkereci er,
sıralandık ahşap mescidin avlusunda,
namaz kılmadı adam,ağlamıyordu da,
alnı bir uzun sabrın kabaran gelgiti,
sürgün duvarı bekleyişin,
dünyaya çok yakın bir gece gibi,
aldık cenazeyi sarsmadan,iğreti
ve hafif,gözlerimiz yerde,
kayıp bir tayın izini süreriz sanki,
kapılarda başları çatkılı kadınlar,
sallanıyorlardı sisli giysilerinde,
yüklüğe saklanmış çevreler gibi soluk,
bölünmüş gibi yılın en katı ekmeği,
imece sofrasında hıçkırığın,
kim bilir kaç ölümden kalma saçı gibi,
susmuştu çekirgelerin kabuğu,
toprak kumruları güneşin,
ve köpeklerin yediği kemiksiz sabah,
susmuştu göğün sarnıcı,boş,
cemaat yürüyordu kablumbağa gibi,
mezalığa doğru yüzyılda,
sarı sabırların yanından,acelesiz,
ayrık otu yolmaya gidiyor sanırsın,
davul vurmaya,ay tutulmuş,
tarladaki yarılmış toprağı görmeye,
susuzluğun kirli rengini,ayıbını,
dağa taşa vurmuş açlığı,
dayanan dayanır,yağsız bulgular ve ahlat,
gençleri alır ölüm ilk ağızda,
sabah yıldızının uğrağı,
böğürtlensiz mezarlığa vardığımızda,
bir melek lale sümbül dikiyordu,
lalelerden birini aldı adam,
girdi kızının mezarına,
sarıldı,öptü,bıraktı laleyi sonra,
kefenin üstüne,uykusuz.
yedi çocuğu gömülüymüş,söylediler,
bizi aç bırakan bu toprak
açlıktan ölenlerle beslenir dediler,
dönüşün bir kişi omuzladı tabutu,
toz toprak içinde vardık kahveye,
yaşlı adam doğru çeşmeye gitti,
elini yüzünü yıkadı konuşarak
kendi kendine duasız,bir tanrı gibi.

Melih Cevdet Anday
Kayıt Tarihi : 3.2.2001 23:20:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Yasemin Karaman
    Yasemin Karaman

    Kim bilir kaç ölümden kalma saçı gibi ...

    Cevap Yaz
  • Hümeyra Gün
    Hümeyra Gün

    Yaşamın acı yüzü.Allah kimseye evlet acısı yaşatmasın. Böylesi şiirlerde aklıma gelir bir başka ustanın dizeleri;
    *
    Büyüklerin bunca uzun yaşadığı bir ülkede Bir onur dersi midir çocukların ölümü?_______

    Güne düşen bu güzel şiir için, Seçici Kurula teşekkür ederim. Şairin anısına saygılarımla,
    rahmet dilerim.

    Cevap Yaz
  • Ömer Gündoğan
    Ömer Gündoğan

    günün şiiri süper şairini ve seçici kurulu kutlarım..

    Cevap Yaz
  • Nazır Çiftçi
    Nazır Çiftçi

    Şiir farklı bir öykü anlatımı. Toplumdan bir kesittir.Şairin ince ruhuyla yansıttığı benzetmeler oldukça güzel. Yazara rahmet dilerim. saygılarımla.

    Cevap Yaz
  • Doğa Fendi
    Doğa Fendi

    sela verilirken kalktık kahveden ,
    cumaydı,yılın en beklemiş günü,
    yemeni gibi üstünde tabutun,
    gölge veren ağaçsız bir gökyüzü.
    kızın babası yanımızda,boyu nuzun,
    zayıf,ağzında mırıltılar,
    on köylü,iki subay bir tezkereci er,
    sıralandık ahşap mescidin avlusunda,
    namaz kılmadı adam,ağlamıyordu da,
    alnı bir uzun sabrın kabaran gelgiti,
    sürgün duvarı bekleyişin,
    dünyaya çok yakın bir gece gibi,
    aldık cenazeyi sarsmadan,iğreti
    ve hafif,gözlerimiz yerde,
    kayıp bir tayın izini süreriz sanki,
    kapılarda başları çatkılı kadınlar,
    sallanıyorlardı sisli giysilerinde,
    yüklüğe saklanmış çevreler gibi soluk,
    bölünmüş gibi yılın en katı ekmeği,
    imece sofrasında hıçkırığın,
    kim bilir kaç ölümden kalma saçı gibi,
    susmuştu çekirgelerin kabuğu,
    toprak kumruları güneşin,
    ve köpeklerin yediği kemiksiz sabah,
    susmuştu göğün sarnıcı,boş,
    cemaat yürüyordu kablumbağa gibi,
    mezalığa doğru yüzyılda,
    sarı sabırların yanından,acelesiz,
    ayrık otu yolmaya gidiyor sanırsın,
    davul vurmaya,ay tutulmuş,
    tarladaki yarılmış toprağı görmeye,
    susuzluğun kirli rengini,ayıbını,
    dağa taşa vurmuş açlığı,
    dayanan dayanır,yağsız bulgular ve ahlat,
    gençleri alır ölüm ilk ağızda,
    sabah yıldızının uğrağı,
    böğürtlensiz mezarlığa vardığımızda,
    bir melek lale sümbül dikiyordu,
    lalelerden birini aldı adam,
    girdi kızının mezarına,
    sarıldı,öptü,bıraktı laleyi sonra,
    kefenin üstüne,uykusuz.
    yedi çocuğu gömülüymüş,söylediler,
    bizi aç bırakan bu toprak
    açlıktan ölenlerle beslenir dediler,
    dönüşün bir kişi omuzladı tabutu,
    toz toprak içinde vardık kahveye,
    yaşlı adam doğru çeşmeye gitti,
    elini yüzünü yıkadı konuşarak
    kendi kendine duasız,bir tanrı gibi.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (5)

Melih Cevdet Anday