Gözlerim bir yangına değdi yine, yüreğim yasak bir sevgiye yine…
Bir dua gibi geceme düşen sözlerdi bunlar, gözlerimin bakışımın ardından. Bir yangındı gözlerin, bir kurşundu sanki; bütün yaşadığım aşkları küllere döndüren. Gözlerine değdim ve yaşanmamış bütün dünlerim yok oldu bir anda, bir anda tüm acılarımı tarumar etti gözlerin. Geriye kalansa ümitlerim ve yasak bir sevgiye yol alan yüreğimdi. Yasaktı sevgin, yüreğine dokunmaksa bir hayaldi sadece. Öyleya “bir parkayı çıkarmak birde mahallenin kızını aşkı olmak ayıptı”. Ve korkularım duruyordu yüreğimin bir köşesinde. Onlarsa onca yaşanamamış dünlerden arta kalanlardı. Ne zaman aşk düşünsem, korkularımdı beni yalnızlığa mahkum eden.
Dedimya; bir yangındı gözlerin, bir kurşundu. Her bakışın bir el ateş eder gibiydi. Hedefse korkularım, bunca yıl ayıp saydıklarım ve senden bakla geriye kalan her şeydi. Her bakışında birer birer can verdi hepsi. Geriye sadece sana olan sevgim kaldı ve her kurşun her bakışın canıma can, sevdama sevda ekledi.
Şimdi sözlerin çınlıyor kulaklarımda, “evet senden hoşlanıyorum” deyişin. Her duyuşumda dallar çiçeğe duruyor, Oğuz’un soyuna can, kalbime gözlerin düşüyor ve yalnızlığın türküsüyle ıslanan gözlerim artık kahvemsi bir renkle masmavi bir hayatı seyreder. Şimdi anlıyorum; yıllarca yolunu gözlediğim, her köşe başında durup beklediğim senmişsin. Anlıyorum mutluluğun tarifini neden hiçbir lügât da bulamadığımı, meğer benim için yüreğinde saklamışsın. Şimdi daha iyi anlıyorum aşk neymiş. Anladıkça aşkı, yandıkça hasretinin narında; anlıyorum, en kutsal sevdalara yazılan bütün şiirlerin bir kerecik seni seviyorum değişinin yanında anlamsız kaldığını. Anlıyorum ve anladıkça daha çok seviyorum seni. Sensiz geçen yıllarımın anlamsızlığını anlıyorum sevdikçe seni. Korkularımın yersizliğini anlıyorum ve korkmuyorum artık; seninle anladığım ve yaşadığım bu aşktan sonra, karanlık bir zindana müebbet bir mahkumiyet olsa da ayrılığın bir gül bahçesi olur benim için, bir cennet olur. Öyleya neden olmasın? Seninle doğmadı mı güneşim, hayatım seninle başlamadı mı, mutluluğun resmini seninle çizmedi mi kalemim ve her şeyden önemlisi seninle söylemedi mi dilim “seni seviyorum”u? Evet, seninle doğdu güneşim gecelerime bile, şimdi güneşinle aydınlanır gecelerim; gözlerinle. Evet, seninle başladı hayatım, yok saydım senden öncesi her şeyi ve anlamsızlaştı senden başka her şey. Evet, seninle çizdi mutluluğun resmini kalemim. Evet, seninle söyledi dilim “seni seviyorum”u, yüreğimizin seviştiği her anda.
Seni seviyorum, bütün zerremle bütün zerreni seviyorum, seninle birlikte vatanımı seviyorum, bayrağımı, anamı, namusumu seviyorum. Seni seviyorum, sevdiğin her şeyle birlikte seviyorum seni. Seviyorum seni, seni sevmeme neden olan her şeyi seviyorum. Gözbebeklerini, ellerini, gülüşünü, bakışını, konuşmanı, yani seni sen yapan her şeyini seviyorum. İçimdeki seni seviyorum. Nasıl anlatsam ki sana içimdeki seni? Sen yaşanılası sevdamsın; yani yokluğunda gurbetlenişim, yani özleyişim. Sen durgunluğumsun; yani öfkelerimin eceli, yani bekleyişim. Sen ibadetimsin; yani gönlümdeki dua, yani Rab’bimden yakarışım. Sen ömrümün yolusun; yani mutluluğa varışım yani cefadan kaçışım. Sen gönlümdeki kadınımsın; yani namusum, yani helalim, yani ruh eşim. Yani sen her şeysin ve en çok özlenensin.
Mutluluğun ismi, cismi, resmi ve tarifi bu. Yüreğimin tek burukluğuysa gözlerinin içine doyasıya bakıp seni seviyorum diyemeyişim.Ellerinden tutup sıcacık nefesini göğsümün kafesinde hissedemeyişim.Elimde değil özlüyorum,gecenin ayazı amansızca çarpıyor yüzüme uzaklarda oluşunu ve yanıyorum o an.Zamansız,mekansız alaca bir at koşuyor yüreğimden hasretine.Bir yanımda sevdanla baharı yaşarken,hasretin bir yanıma karları yağdırıyor.Seni seviyorum deyişinle kardelenler göveriyor yüreğimin karakışında ve intihar kuşanmıyorum.Seni seviyorum deyişini,özledim deyişini bir kalkan bilip savaşlara giriyorum gurbetinle,hasretinin kanını döküyorum her gece ve gündüz.Ve ben galip çıkıyorum bütün savaşlardan; sen yanımda,sen yüreğimde olduğun için.Seviyorum seni,özlüyorum seni.Düşün ki seni özleyişim; Osmanlı’nın İstanbul’u özleyişi… Düşün ki seni özleyişim; bir ananın evladının vuslatına duası… Düşün ki seni özleyişim; bir mahkumun özgürlüğü bekleyişi… Düşün ki seni özleyişim; bir hastanın şifayı bekleyişi… Yani seni özleyişim “Önce vatan,millet; sonra ana ve yar” diyen bir Mehmet’in vatan uğruna Şehitliği bekleyişidir.Özlüyorum seni,seviyorum seni çünkü.Sevdiğim kadar özlüyorum.Fakat bu özlem acıtmıyor yüreğimi.Acıtmıyor; sevdiğini biliyorum,gözlerin yollarda beni beklediğini biliyorum.Seviyorum,seviliyorum; özlüyorum,özleniyorum.
Yıllar öncesi ellerimden düşürdüğüm kalemime,aşkınla sarıldım yeniden.Yeniden yüreğimi döktüm sayfalara. Döktüm ki alıp yüreğinin en nadide köşesine koyasın diye.yüreğinde taşı gözlerimin rengini,adımı yaz yüreğine,hücrelerinin her zerresine sevgimi işle.Öyle sev ki beni; benim seni sevdiğim gibi.Leyla kıskansın seni,Aslı utansın sevgisinden,Zöhre Zöhreliğini ayıplasın.Öyle sev ki beni; anlımı açık et,namusum ol,helalim birde.Hkam kıl gözlerini yerlere,bakmasın benden başkasına.Ellerin elimi tutsun,başın yalnızca benim göğsüme yaslansın.Öyle sev ki beni; benim sevdiğim gibi.Yaşadığımız hiç bir şeyin sonu olmasın,sonsuzluğun tadını hissedelim gönlümüzde.Ne sözümüz son olsun,ne sevgimiz,ne de birlikte yaşadığımız ömrümüz.Tıpkı bu mektup gibi…
Kayıt Tarihi : 22.5.2007 16:30:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ünal Yüzer](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/05/22/gelen-sevgilim.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!