İki saat önce ki yağmurun çamurları yapışıyordu ellerimize
Üniformalarımızı değil, çamuru giyinmiştik üzerlerimize
Gün doğarken geldiğimiz bu cephe de mahsur kalmıştık adeta
Dakikalar sonra gelecek hücum emriyle, Allah ismi inecek dillerimize
Cephe çukuru, sıralanmış askerle dolu, barut kokusu genizlerde
Bir kilometre ötede ki kıyıya vuruyordu cesetler, kızıl denizlerde
Korku, düşmandan ve ölümden yana değildi; imansız gitmekte
Geleceğini biliyordum ölümün, geziyordu ecel, cephede ki benizlerde
Sırdaşımdı yanımda tüfeğini titrek elleriyle tutan Mehmet Ali
İşte buydu savaşın ölümle kardeşlik arasında ki en yalın hali
Göz göze bakıştık birden, çıkacaktık hızla cephe gerisinden
Babam bir kolağasıydı, onunkinin ki ise Kütahya'da vali
Savaş alanının üzerinde, gökten bir bulut peydah olmuştu
Son kez kendimize çekidüzen verdik, soğuk yüzler solmuştu
Dualar semaya tekbirlerle karışık yaradana giderken
Tekrar yağan yağmurun ahengiyle, şehadet vakti dolmuştu
Hep birlikte fırladık cepheden, tabya ile ölüme gidiyordum
Şehadetti amacımız, ALLAH'ıma tekrar dua ediyordum
Islık çalarken mermiler, sanki bulutlarda geziyordum
Nasip olmamıştı şehadet, düşmana ölüm diziyordum
Taarruzun ardından, cephe çukuruna döndük yeniden
Mehmet Ali kardeşim yoktu yanımda, farkettim aniden
Kınalı saçlarından tanıdım, iki cephe arasında kalmıştı
Fırladım döndüm geri, onu almak için yerimden
Mermiler yağmış üzerime düşmandan, farkında değildim
Tüfeğimi attım elimden, sırtladım kurşunlara eğildim
Cepheye getirdim, o elimi tutup, baktı; ona dua ediyordum
Şehadete ererken, son sözü oldu; "Geleceğini biliyordum"
Kayıt Tarihi : 4.1.2013 14:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!