Hep zehirli çiçeklerin yurdu olmuş yıllarım
Bağımdan biçmeden daha amansız geldin cana
Zemherinin ellerinde mahkûmken tüm dallarım
Tomurcuk açmadan daha zamansız geldin bana
Ömrün nurdan mihrabında kalbin kalbe değişi
Aşk, beşiğinde; mezara döner mi diye sına
Kangrenli şu günlerde ki şafakların doğuşu
Umudu saçmadan daha zamansız geldin bana
Soru içinde sorular cevaplarsa azaplı
Olmazlarda kıvranırken sürekli yana yana
Aklın kemendini çözüp alev sağan girdaplı
Zorlardan geçmeden daha zamansız geldin bana
Gönülden gelen ikrârda riyâlar arayarak
Üstelik prim vererek bin vecd ile talana
Suretten medet mutlanıp aslına yamayarak
Gerçeği seçmeden daha zamansız geldin bana
Sürekli teşbih ederek en ulvî vasıtayı
Hükümdar berâtı konmuş sanılır o fermana
Yakıştırarak takdığın o asılsız yaftayı
Üstümde ölçmeden daha zamansız geldin bana
Himmet ile yâd ettiğim lisan-ı münfisinin!
Yoz sesi değer durmadan kadir şinas cenana
O zincire vurulduğun tamahkâr, kör nefsinin
Duvarı göçmeden daha zamansız geldin bana
Artık haleli mahtan son sözdür son nasihat
Elmaslı taçları taksan kibir gölgedir sana
Gönlüm arkında akarken deryaca Ab-ı hayat
Suyunu içmeden daha zamansız geldin bana
Kayıt Tarihi : 9.4.2010 09:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!