Gel Hele Şiiri - Sezayi Tuğla

Sezayi Tuğla
1645

ŞİİR


12

TAKİPÇİ

Gel Hele

Varlık sebebini bilmek istersen,
Beynindeki kıvrımları incele.
Eğer şüpheleri silmek istersen,
Teker teker tartışalım, gel hele.

Kim halk etti yaşadığın dünyayı?
Kim arkadaş eyledi, ona ay’ı?
Kim yıldızlarla donattı semâ’yı?
Birde mantık havuzunda irdele.

İnsanoğlu meyillidir ihsana,
Onun için gelmelidir imana,
Sinyal verip yanaşmalı limana,
İnmen için seni bekler iskele.

Her bir cisim atomlardan oluşur,
Yıldız yıldız, kâinata doluşur,
Gafil olan, cahilane konuşur,
Kıt olan aklını, kaptırır sele.

(ŞUBAT 2008)

Sezayi Tuğla
Kayıt Tarihi : 30.10.2012 15:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


DÜŞÜNÜYORUM Düşünüyorum... Ne yazacağımı düşünüyorum. Siz okuyucularımla hangi duyguyu paylaşacağımı düşünüyorum. Uzandım sırt üstü kanepemin üzerine, ellerimi ensemde kenetlemiş, düşünüyorum. Gözlerimi yumdum, bir küçücük çöp parçasına sığdırılmış koskoca bir âlemi düşünüyorum. Âlemde, sayısız yıldız kümeleri arasında çıktığım keşif yolculuğunun vermiş olduğu yorgunluğun hazzı bir başka etkiliyor beni. Bir tenis topu gibi o gezegenden bu yıldıza, falan galaksiden filan nebulaya koşturup duruyorum. Bu arada o korkunç kara deliklerin dehşetinden de ürkmüyor değilim hani. Peki, trilyonlarca yıl varlığını sürdüren bu kâinat sakinleri, nasıl bir uyum içinde düzenlerini bozmadan, hassasiyetle kendilerine çizilmiş yörüngelerinden şaşmadan deveran ediyorlar? Düşünüyorum. Birkaç milim büyüklüğündeki uçan bir sineği tahayyül ediyorum. Zar gibi incecik kanatlarını inceliyorum bir mikroskobun lamında. O, incecik zar görünümündeki kanatta, bir şebeke gibi örülmüş damar sistemini görüyorum, kusursuz. Bir su damlasını, bir çuvaldızın deliğinden geçiremezken bizler, milimetrenin bilmem kaçta kaçı inceliğindeki damarlarda belli bir basınç ve hızda dolaşan hayat sıvısı hangi kudretin marifeti acaba? Saniyede binlerce defa dönen kanadı örnek alarak, kollarımı kaç kere çevirebileceğimi hesap ettiğimde, iki parmağımın arasında rahatça ezebileceğim sineğin karşısındaki acziyyetimi düşünüyorum. Bir mikro kamera oluyorum hayalle gerçek arasında. O, uçsuz bucaksız âlemden küçücük bir ağaç çöpünün zar gibi ince kabuğunun altına sızıyorum bulduğum aralıktan. O, küçücük çöpün dokularını kemiren canlı mikro organizmaları görüntülüyorum gizlice. Koskocaman çınar ağacını bile yerlere seren bu küçücük mikro canlıların beden yapılarını, sindirim sistemlerini, tat alma duyularını, hazlarını ve nefretlerini düşünüyorum. Sonra… Sonra molekülleri aşarak atomları düşünüyorum. Ağırlıklarına göre hangi maddeyi oluşturduklarını, elektron sayısında değişiklik yapılacak olsa hangi maddeye dönüşebileceklerini, çekirdekle elektronlar arasındaki mesafe ve oranları, elektronların çekirdek etrafında salisede milyarlarca defa yörüngelerini bozmadan tur atmalarını düşünüyorum. Bir zamanlar “bölünemez” diye adlandırılan maddenin en küçük parçası atomla, kâinatın müthiş benzerlik ve ilişkisini, kısacası tüm âlemi düşünüyorum. Ve… Ve varlığımızın sebebini düşünüyorum. Var olduğumu anlıyorum. Var eden gücü çok daha iyi anlıyorum.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Sezayi Tuğla