ENDİŞE
geç mi oldu, saçaklardan sarkan gölgeler de ne
anımsadığını dün, yadsıdığını yok sayan bellek
kalkıp gitsem diyorum ansızın omzumda bir el
gençliğim ah gururu eskimeyen endişem
orada, adımı heceleyerek boşluğa seslenen de kim
upuzun bir karanlığa açılıyor biriktirdiğim yollar
şaşıyorum kendime, o günlerden daha da önce
bir tesadüf müydü gökyüzüne durup hayıflanmam
benden sırrını esirgeyen zaman, dünden ne kaldı
hiç kimseydim belki de uyumsuz taşralı sesimle
yok saymak nedir ki ikircikli bir hevesten başka
kalbim savunmasız kale’m, kim bilmek ister sonunu
bakıp da alnındaki hatların ele vereceği esrara
bilmeden yaşamak, tutunup geçmişin yalancı ipine
git gidebilirsen, (k)ayıpların da yaşadıkların değil mi
ÖÇ
terleyen avuçlarımla sımsıkı tuttuğum sessizlik
birazdan yükselir ay, orada uysal bir kedinin gözlerinde
kıvılcımlanıp durur ölüm, bütün evcil arzular aslına döner
gecenin çarmıhında yaslı bir peygamberin adaletidir öç
örümceğin ağını gerdiği aralıktan bakıyorum göğe
bir anlamı olmalı bu ıssızlığın ne kadar ürksem de
kilitlenip kaldım boşluğa, tekin değil kuşkusuz
seçerdim karartıları uzanabilsem ayak uçlarımın üstüne
sanki sonundayım henüz başlamadığım yolun
gözkapaklarımı zorlayan dünden kalma bir ağrı
gerçeğin ta kendisi her sözcüğe gizlenmiş anlam
yazık verebilecek yanıtım bile yok kimseye
BAYKUŞ
gecenin kapattığı izleri açarak ilerliyor ay
düşünüyorum da çok eskiden bir kez daha...
arıttım kalbimi anıların sahte yaygarasından
belleğimde tek dedemin “vara vara vıra” ünlemesi
unutmak ve anımsamak... sık sık kapıldığım gelgit
anladım yalnız geceleri seviyorum kendimi
karşı gecekondular da soyundu küçük ölümün koynuna
yine baş başayım işte baykuşun uzayıp kısalan sesiyle
zaman ah! evet çocukluğumdu, bakıp da dolunaya
şaşkın bir hevesle dokunmak istemiştim göğe
SALINCAK
yol mudur hiçliğin adanmış şafağı
sıradanlığa katlanmanın tesellisi
ilk günkü kadar keskin olması özlemin
ah eşiğinde uyuduğum aşkın karakışı
daha uzun sürecek gözlerimin kamaşması
kime dokunsam dilimde hâlâ kekeme
gül oymalı bir salıncaktır göğsümde
her yönünü yitirmişe tesadüf kalbim
mağrur ve çokça örselenmiş bir yalan
aldırmasam da lüksüne kapıldığım şehre
artık sinmiş ellerimle sevişmek bile rutin
vakitsizmiş çocukluğun güzü, benliğim kayıtsız
gidip gelen kapının gıcırtısıyla oyalanan rüzgâr
AVCI
yok bağışlamam kendimi, çok zaman yitirdim
alışkanlık oldu bende huysuzluk, kabul etmesem de
hiç nedeni yokken üç gündür durup durup
yolları dinliyorum, gidip de görmediğim uzakları
geç kalmışım da beklettiğim biri var sanki
körelmeyen bu ışıkta çözemediğim bir şeyler
kanlı bir bıçağı anımsatıyor bana, serilmiş ceseti
hâlâ duyabiliyorum çığlıkları, daha da kötüsü
benmişim o ömrünü avuçlarıma sunan avcı
durup durup hiç yoktan ağlamaktayım üç gündür
Selami Karabulut
Kayıt Tarihi : 28.5.2020 11:33:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Selami Karabulut](https://www.antoloji.com/i/siir/2020/05/28/gel-gitler-16.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)